04.03.2021 - 17:20 | Son Güncellenme:
Antakya’nın geçmişi yapılan araştırmaların sonucuna göre M.Ö. 100bin ile 40bin yıllarına kadar giden bulgulara rastlanmıştır. Tunç Çağı itibarı ile Akat Beyliğinin hakim olduğu bu topraklarda Hititler, Urartular, Asurlular, Persler, Makedonlar sırası ile bu bölgeye hakim olmuşlarıdır. Makedonya Kralı olan İskender’in ölümünün ardından Birinci Selevkos’un oğlu Hatay bölgesinde Antakya şehrini kurmuşlar. M.Ö. 300 yılından başlayarak 26 sene boyunca Asya İmparatorluğunun başkenti Antakya olmuştur. İskenderun ve Roma’nın ardından dünyadaki en büyük üçüncü şehir olmuştur.Hızla gelişen Antakya ardından Bizanslıların olmuştur. Üç semavi dinin de bir arada hoşgörü içinde yaşadıkları bir şehirdir. UNESCO Antakya’yı “barış kenti” olarak seçmiştir. Mutfağının lezzetli olması ve özellikle künefesi ile meşhurdur. Çok sayıda gezilecek yeri olan Hatay şehrinin hem doğal güzellikleri hem de tarihi yapıları görülmeye değerdir. Hem Anadolu’nun ilk camisi olan Habibi Neccar Camii bulunurken aynı zamanda Hristiyanların Hac merkezi olarak gördükleri St. Pierre Kilisesi de bulunmaktadır.Antakya şehrinde çok farklı birbirinden güzel ve tarihi olan inanç yapıları, mağaralar, müzeler, şelaleler gibi pek çok gezilip görülmesi gereken yer bulunur. Antakya şehrinde hala çok farklı kültürde insan bir arada yaşamaktadır ve her bir kültürün değerleri korunmaktadır.
Antakya gezisindeyken paha biçilemeyecek değerleri olan tarihi eserleri yakından inceleyebilme fırsatı sunan Hatay Arkeoloji Müzesi mutlaka ziyaret edilmelidir. Dünyadaki en büyük olan ikinci mozaik koleksiyonu burada bulunmaktadır. Burada sergilenen eserler Antakya ve Hatay’ın diğer ilçelerindeki kazı çalışmalarının ardından bulunmuş olan eserlerdir. Sikke koleksiyonu açısından da dünyanın en büyük üçüncü müzesidir.
Antakya’da görülebilecek en önemli olan dini yapıdır. Anadolu’da kurulan ilk cami olması ile bilinir. Habibi Neccar hem Müslümanlar için hem de Hristiyanlar için önemli bir yere sahiptir. Hz. Ömer (r.a.)’ın hilafet dönemi olan 636 senesinde inşa edildiği düşünülmektedir. 13. Yüzyılda Baybars’ın bu bölgede yeniden hâkimiyet kurmasının ardından camii kiliseye çevrilmiştir. 19. Yüzyılda gerçekleşen büyük deprem ile zarar gören camii tekrar restore edilmiş ve 1858 yılından itibaren de son şekli ile camii olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Antakya’da görülmesi gereken bir diğer dini yapı ise St. Pierre Kilisesidir. Antakya2ya 35 km kadar uzaklıkta bulunan bu kilise Asi Nehrinin batı tarafında ve Hac Dağının eteklerinde bulunur. Dağa oyularak inşa edilen bu kilise Hz. İsa (a.s.)’ın havarilerinden biri olarak görülen Aziz Petrus’un Hristiyanlığı yayabilmek için cemaatini ilk defa burada toplayıp, onlara ilk defa Hristiyan ismini veren kişidir. Hristiyanlar için oldukça önemli olan bir yapıdır.
Antakya2da bulunan eski bir evin müzeye dönüştürülerek kullanılması ile oluşturulmuştur. Bu müzeyi gezerken hem eski Antakya evlerinin yapısını, doğal halini görecek hem de birbirinden farklı endemik bitkiyi tanıma fırsatı yakalanacaktır. Bu müze iki katlıdır. Müze ortasında bulunan bir bahçe ve bu bahçeyi süslü gösteren bir mandalina ağacı bulunur. Yeşilliklere bakan bir terası da olan bu müzede Hatay’da yetişen doğal olan 280 çeşit endemik bitki bulunuyor.
Antakya’nın simgelerinden biri olan uzun çarşı mutlaka gezilmesi gereken yerlerdendir. Uzun çarşıda çeşitli meslekler yılardır burada icra edilmektedir. Çok sayıda el yapımı eşya, taze köy ürünleri, kıyafetler satan dükkanlar bulunur. Uzun çarşı içinde eski olan üç hamam, üç han ve çok sayıda camii vardır.
Hatay sokaklarında nostaljik bir gezi yapabilmenin en güzel yolu eski Antakya evlerinin bulunduğu sokakları gezmektir. Görenleri kendine hayran bırakacak güzellikte olan bu sokaklar ve evler mutlaka görülmesi gereken yapılardandır.
Eski evlerin arasından aşağıya doğru inildikçe, Uzun Çarşının hemen arkasındaki meydanda görülen Asi nehri bulunuyor. Tüm nehirlerin aksine güneyden kuzeye doğru akan tek nehir olması ile ismini alan bu nehir görülmeye değerdir.
Antakya’nın en güzel olan bölgelerinden bir Harbiye’dir. Harbiye’de yeşillikler arasında akan muhteşem doğa ile bütünleşen doğal şelaleler mutlaka görülmelidir. Çevresinde piknik alanları, restoranların olduğu bu bölge doğal güzelliklerden biridir.
Burası Kıbrıs Barış Harekatı, Kore Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın gazilerinin oluşturduğu bir dernektir. Bu dernekte ziyaretçileri sıcacık karşılayan kişiler bulunuyor. Kocaman bahçesinde çay içilip sıcak sohbet edilebilirken bahçenin ortasında bulunan büyük bir ağacı hayranlıkla izleyebilirsiniz. Öyle ki bu ağaç; mandalina, kebbet, ağaç kavunu, greyfurt, limon ve portakal bir arada yetişmektedir.
Hem kilise hem de caminin yan yana bulunduğu ender yerlerden biri de burasıdır. Bahçelerde gezebilir, yapılar incelenebilir ve he camiyi hem de kiliseyi bir arada fotoğraflayabilirsiniz.