The Others"Dünya işçileri, birleşin!"

"Dünya işçileri, birleşin!"

02.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Dünya işçileri, birleşin!"

Dünya işçileri, birleşin

Ekonominin, sermayenin, üretimin küreselleşmesi bir tehdit olarak görülmemeli. Sınırlar kayboluyor, savaş tehlikesi azalıyor. Ama siyaset, sendikalar ve sermaye arasında dengenin yeniden kurulması gerek.

İsveç İşçi Sendikaları Konfedarasyonu, LO kuruluşunun 100. yılını kutluyor. Çatısı altındaki 21 sendikayla 2 milyon 225 bin işçiyi kucaklayan LO'nun Sosyal demokrat İşçi Partisi ile birlikte yürüttüğü bir asırlık mücadelesi İsveç'te sendikal haklar, demokrasi, insan hakları, özgürlük, eşitlik, barış için verilmiş olan mücadelenin de tarihi. Sendikacılar 1889'da partinin kuruluşuna katıldı; parti de 1898'de LO'nun kuruluşuna önayak oldu.
Mücadelelerle dolu tarihi, politikadaki ağırlığı, ülke nüfusunun dörtte birini çatısı altında toplaması, LO'yu dünyanın en güçlü sendikal hareketi haline getirdi. Bu güçlü örgüt Ağustos ayındaki 100. yaşgünün etkinlikleri sırasında, öteki ülkelerin sendikalarına globalleşme, küreselleşme çağında küresel sendikal hareketin kuruluşu ve "ikinci demokrasi savaşı" için çağrıda bulundu. "Küreselleşme" konulu konferansa katılan yabancı sendika liderleri, hem çağrıyı olumlu karşıladılar. Konferans dolayısıyla hazırlanan "World Wide Workers" adlı antolojiye değişik ülkelerden 12 sendika lideri katkıda bulundu. Konferansı arkadaşımız Osman İkiz izledi ve LO Başkanı Bertil Jonsson ile konuştu.

* Teknolojik gelişmeyle birlikte, insanlığa yepyeni olanaklar yaratan küreselleşme, dünya işçi hareketini "ikinci demokrasi savaşına" çağırmanıza yol açacak kadar büyük bir tehlike mi?
Ekonomik ve politik gelişme paralel seyretse tehlike yok. Ancak küreselleşen ekonomi, politikayı esir aldı. İkinci demokrasi savaşını şu şekilde tanımlıyoruz: Küresel pazara karşı demokrasi savaşı... Küreselleşen piyasa, ülkelerin ekonomi politikalarına dayatmalarda bulunuyor. Dayatılan şartların birincisi, düşük enflasyon. Bu artık ekonomi politikasının temel amacı oldu. Birçok ülkede düşük enflasyon için alınan önlemler de işsizliğin büyümesine yol açıyor. Küreselleşmenin, işverenlerin yatırımlarını başka ülkelere kolayca aktarabilmesi için yarattığı olanaklar da, hükümetlere karşı kullanılan başka bir dayatma. İşverenlerin çıkarına olan bu olanak, ülkeleri ve o ülkelerin işçilerini karşı karşıya getiriyor. Bu gelişmeler gerek hükümetlerin, gerekse sendikaların güç yitirmesine yol açmakta.
Aynı tehditleri İsveç'te de yaşadık. 1980'lerin sonundaki kriz sırasında hükümetin ekonomi politikasına güven kaybolunca, faizler bir günde yüzde 500 yükseldi. Küresel sermaye İsveç'i böyle cezalandırdı. Küresel sermayenin gücü artıp, siyasal mekanizmanın gücü azalınca demokrasi için tehlike başlıyor.
* Yani toplumdaki güçler dengesinin korunması mı gerekiyor?
Evet, asıl sorun bu. Bence ekonominin, sermayenin, üretimin küreselleşmesi bir tehdit olarak görülmemeli. Tersine, büyük olanaklar da doğuyor. Ülkeler birbirlerine yakınlaşıyor, sınırlar kayboluyor, savaş tehlikesi azalıyor. Ama siyaset, sendikalar ve sermaye arasında dengenin yeniden kurulması gerek.
* İktidarların çaresiz kaldığı koşullarda, sendikalar dengeyi nasıl sağlayacak, demokrasiyi nasıl koruyacak?
Sendikaların da işi zor. Çünkü güçleri ülkeden ülkeye değişiyor. Onun için bizim de küresel piyasa gibi, küresel bir güç olmamız gerekiyor. 12 sendika liderinin makalelerinin toplandığı "World Wide Workers" (Bütün Dünyanın İşçileri) adlı kitabı yayımlayışımızın nedeni de bu zaten. Her şeyden önce, beraberce kullanabileceğimiz mücadele aracı olup olmadığının analizini yapıp, gerekiyorsa yenilerini bulmalıyız.
Henüz bu sorunun cevabı verilmiş değil. Onun için gelecek yıl tekrar Stockholm'de toplanıp, çalışmalarımıza nasıl devam edeceğimizi konuşacağız. Ama bugünden birkaç mücadele yöntemi görebiliyorum. Bazı ülkelerde fonlarda toplanan emeklilik paraları borsalarda değerlendiriliyor. Sendikalar arasında küresel eylem birliği gerçekleşecek olursa, dürüst davranmayan şirketler borsada boykot edilebilir.
Ortak tüketim politikası da bir mücadele aracı olarak geliştirilebilir. Üretim küreselleşmiş olsa da, tüketim hala yerel. Ve en büyük tüketici grubu da sendika üyeleri. Bu alanda da bir sendikal strateji gerçekleştirilebilir. Örneğin, çocuk işçilerin ürettiği malların boykotu sonuç getirmişti. Birleşmiş Milletler'de bir "Ekonomi Güvenlik Konseyi" oluşturulması da ciddi bir öneri.
* Sosyal demokratlar artık hükümet olsalar bile iktidar olamıyor, kendi politikalarını uygulayamıyorlar galiba?
Evet, İsveç'te görüldüğü gibi, ekonominin çok bsorunlu olduğu dönemlerde zor oluyor bu. Burjuva partilmer iktidarı ekonomiyi alt üst etmişti. İşsizlik, bütçe açığı ve kamu borçları artmıştı. Eğer devlet zayıfsa ve küresel finans piyasalarından borç almak zorunda kalınırsa sosyal politika uygulamak çok zor elbette. Ama güçlü bir ekonomi varsa küresel piyasa bizi sarsamaz. Yani ekonomi iyi olduğu zaman, politikada da kuvvetli, zayıf olduğu zaman politikada da zayıf oluyorsunuz.
* Sendikalar için güç ölçüsü örgütlülük ve üye sayısı. Siz küreselleşip daha güçlü olmayı hedeflerken, sendikalar üye kaybediyor. Bu bir zaaf yaratmıyor mu?
Üyeler sendikaları terk etmiyor. Ancak, çalışma hayatından ayrılıyor. Bunları çoğu da kadınlar. İşlerini kaybetmelerine rağmen bir süre sendikada kalıyorlar, ancak işsizlik süresi uzarsa ayrılıyorlar. Yeniden iş hayatına atılınca da sendikaya dönüyorlar. Yani işsizlik nedeniyle bazı üyelerimizi kaybettik, ama örgütlenme oranımız hala yüzde 85. Bu da dünyada en yüksek oran. Sendikaların gücü de bununla ölçülüyor.
* "Küreselleşme" seminerinde uluslararası kurumlarda temsil hakkından da söz edildi...
Evet, IMF, Dünya Bankası gibi kurumlarda temsil edilmeyi talep edebiliriz. Buralarda söz sahibi olmanın kolay olmayacağını biliyoruz. Dünya Ticaret Örgütü'nden bütün ülkelerde insan haklarına ve sendikalara saygı gösterilmesini, çocukların çalıştırılmaması için önlem almasını isteyebiliriz. ILO'nun temel ilkelerine saygı gösterilmelidir. Bu amaçların üstesinden gelmek zor görünebilir ama, 100 yıl önce yolun başındayken, güçlü bir demokrasi kurmak için önümüzde zor bir mücadele dönemi vardı. Ama o zamanki temsilcilerimiz bu zor işi başardılar. Onun için bugünkü mücadeleden kısa bir sürede olması bile başarıyla çıkacağımıza inanıyorum. "World Wide Workers" de bu sürecin başlangıcı.
* Partilerin yozlaştığını, temsili demokrasinin yıprandığını savunanlara göre, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla daha ileri bir demokratik sisteme geçilmesi zamanı geldi. Bu tezden yana mısınız?
Biz temsili demokrasiden yanayız. Ancak LO olarak, sendikal faaliyet içinde yer alan daha fazla kişinin politikaya atılmasını, parlamentoya girmesini istiyoruz. Temsili demokrasi halkın seçtiği temsilciler tarafından yürütülmektedir ve demokrasi yaşayacaksa bu sistem devam etmelidir.

Sermaye küreselleşti. Sermaye ne kadar büyürse, o kadar güçlenir. Şimdi sıra bizde. Artık sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde güçlü, merkezi örgütler kurmamız gerekir.

* Sosyal Demokrat Parti'ye her yıl yapmış olduğunuz 2.5 milyon dolarlık bağış sağ partilerce "rüşvet" olarak değerlendiriyor. Siz küreselleşmenin demokrasiyi zayıflattığını söylerken, onlar da sizin sosyal demokrat hükümeti böylece baskı altına alıp demokrasiye zarar verdiğiniz görüşünde...
Her seçimden önce gündeme getirilen bir kampanya bu. LO, Sosyal Demokrat Parti'ye yüz yıldır yardım yapıyor. Biz bir ağacın iki dalıyız. Her zaman işbirliği yaptık. Aynı ideolojiye sahibiz. Politika konusunda görüş birliği içindeyiz. Tıpkı iş çevrelerinin sağ partilere yatığı gibi, biz de Sosyal Demokrat Parti'ye yardım yapıyoruz. Yardım kararını da her kongrede gözden geçiriyoruz. Son kongremizde bu konuda uzun tartışmalar oldu ve kongre politikaya ağırlığımızı koymamız, etkinliğimizi artırmamız için ve toplumsal gelişmeye katkı amacıyla partiye yardıma devam kararı aldı.
* "World Wide Workers" adlı antolojinin önsözüne Marx ile başlayıp, noktayı da Marx ile koyuyorsunuz. Marxizm yeniden mi canlanıyor?
Marx saptırıldığı için saldırılara uğradı. Oysa kapitalizmin, küreselleşmenin analizi için Marx elimize mükemmel bir pusula bırakmıştı. "Bütün dünyanın proleterleri, birleşin!" demişti. Çünkü birleşip işbirliği yapılırsa daha güçlü olunur. Marx'ın söylemek istediği buydu. Gördüğümüz gibi sermaye küreselleşti. Sermaye ne kadar büyürse, o kadar güçlenir. Şimdi sıra bizde. Oysa, İsveç İşveren Örgütü ve sağcı partiler, bizden desantralize olmamızı, sadece yerel düzeyde organize olmamızı istiyorlar. Bu bizi zayıflatır. Bizim artık sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde santralize olmamız, güçlü, merkezi örgütler kurmamız gerekir. Marx'ın verdiği mesaj buydu ve bugün başka çaremiz de yok.
* İsveç'te 20 Eylül'de yapılacak seçimleri sizce kim kazanacak?
Seçimi yine sosyal demokratlar kazanacak. Ve her şey daha iyi olacak. En önemlisi işsizlik azalacak.



KEŞFETYENİ
Hande Doğandemir'den aşk itirafı! 'Şu an keyfimiz yerinde'
Hande Doğandemir'den aşk itirafı! 'Şu an keyfimiz yerinde'

Cadde | 18.06.2025 - 07:49

Bir etkinlikte görüntülenen Hande Doğandemir, aşk hayatıyla ilgili sorulara yanıt verdi.

Yazarlar