The Others Türbana vize verilmedi

Türbana vize verilmedi

14.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türbana vize verilmedi

Türbana vize verilmedi

MGK uzmanları, YÖK Başkanı Kemal Gürüz, YÖK Başkanvekili İsmail Tosun ve 71 üniversite rektörünün katıldığı "Rektörler Komitesi"ne iki saatlik bir irtica brifingi verdi. Rektörler Komitesi toplantısına ilk kez katılan MGK uzmanları, rektörlere içi ve dış tehditleri ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin üniversitelere ilişkin bölümlerini anlattı.
MGK'dan üç uzmanın katıldığı toplantıda, MGK Başmüşaviri Emekli Kurmay Albay İbrahim Barutçuoğlu rektörlere Milli Güvenlik Siyaset Belgesi hakkında bilgi verdi. Askerler rektörlere, Türkiye'de irticai faaliyetlerin birinci tehdit olduğu ve üniversitelerin bu konuda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiği anımsatıldı. Askerler, Türkiye'nin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olduğunu ve Türkiye'nin çağdaşlamasında üniversitelerin üzerine çeşitli görevler düştüğünü ifade ederken, "üniversiteler mevcut yasa ve yönetmelikleri uygulamaladır" dediler. Türban konusundaki mevzuata atıfta bulunan askerlerin rektörlerin önüne Türkiye'ye karşı iç ve dış tehditlerin yeraldığı 60 sayfalık bir raporla çıktığı ve bu raporun 1.5 sayfalık bölümünün doğrudan üniversiteleri ilgilenderin bilgilerin yeraldığı öğrenildi.
Askerler tarafından "irticanın öncelikli tehdit olduğu" vurgulanan toplantıdan sonra gazetecilerin sorularına yanıtlayan YÖK Başkanı Gürüz, Rektörler Komitesi toplantısında, daha önce Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) yükseköğretimle ilgili ele alınan konular hakkında, MGK uzmanlarının rektörlere bilgi verdiğini söyledi.
Toplantıda ayrıca önceki gün toplanan YÖK Genel Kurulu'nda hazırlanan ve türbanla ilgili Anayasa Mahkemesi Kararları, yönetmelikler ve genelgelerin yeraldığı "Yükseköğretim Kurumlarında Kılık Kıyafet İle İlgili Mevzuat ve Hukuki Değerlendirmeler" başlıklı bir roparda da dağıtıldı.

Gürüz, "toplantıda, türbanın lafı dahi geçmedi" derken, toplantıdan sonra hazırlanan Rektörler Komitesi Bildirisinde, "Geçtiğimiz haftalar içinde ülkemezin gündemine yerleştirilmeye çalışılan üniversiteleremizdeki kılık kıyafet konusunda da görüşme yapılmıştır" cümlesine yer verildi. Komite'nin bildirisi aynen şöyle:
"Yurtiçinde öğretim üyesi yetiştirme faaliyetlerini değerlendirmek, 28 Mart 1998 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın rektörlerle yapacağı yıllık toplantının hazırlıklarını gözden geçirmek ve Milli Güvenlik Kurulu'nda yükseköğretimle ilgili olarak ele alınan konularda bilgilendirilmek üzere, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın 18 Şubat 1998 tarihli daveti üzerine, 13 Mart 1998 günü olağan olarak toplanan Rektörler Komitesi'nde geçtiğimiz haftalar içinde ülkemiz gündemine yerleştirilmeye çalışılan üniversitelerimizdeki kılıy kıyafet konusunda da görüşme yapılmıştır.
Ülkemizde konu ile ilgili olarak halen yürürlükte olan hukuki durum hakkında, "Yükseköğretim Kurumlarında Kılık Kıyafet ile İlgili Mevzuat ve Hukuki Değerlendirmeler" başlıklı bir rapor hazırlanmıştır.
İsteyenin dilediği kılık ve kıyafetle üniversiteye girebilmesinin hukuken mümkün olmadığı bu raporda açıkça görülmektedir.
Yükseköğretim kurumlarımızın yöneticileri ve munsapları, milletimizin sağlık, mutluluk ve refahının artırılması, Devletimizin daha da yüceltilmesi için var güçleri ile çalışan, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine ve Yüce Türk Milleti'nin tüm milli ve manevi değerlerine en az başkaları kadar bağlı ve saygılı kişilerdir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde görev yapan her yönetici, hukukun gereklerini hiç bir kişisel yoruma girmeksizin yerine getirmek, üniversitelerimizde görevli herdüzeydeki personel ile öğrencilerimiz de hukuki mevzuata uymak zorundadırlar.
Bu itibarla, kılık ve kıyafet konusunu istismar ederek, önce Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini zedelemeyi, daha sonra da Cumhuriyeti yıkmayı amaç edinmiş kötü niyetli kişilere karşı disiplin yönetmeliği hükümleri uygulanırken, çeşitli yöntemlerle baskı altında tutularak kandırılmış gençlerimizin aydınlatılmaları için azami gayretin sarfedilmesi sürdürülecektir.
Bugün bu kutsal vatan toprakları üzerined Şanlı Türk Bayrağı dalgalanıyorsa, binlerce yıllık şanlı tarihimiz içinde yoğrularak günümüze gelen Türklere özgü engin hoşgörü ortamı içinde İslamiyet en iyi şekilde ülkemizde yaşanıyorsa, tüm bunları Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran büyük Atatürk ile onun silah ve siyaset arkadaşlarına borçlu olduğumuz asla unutulmamalıdır."

Önceki gün hazırlanan "Yükseköğretim Kurumlarında Kılık Kıyafet ile İlgili Mevzuat ve Hukuki Değerlendirmeler" başlıklı 9 sayfalık rapor, Rektörlere dağıtıldı. Raporda, mecvut Anayasa ve yasalarda bir değişiklik yapılmadığı sürece, üniversitelerde türban takmanın "disiplin suç olduğu" belirtilerek, gereğinin yapılması istendi. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayacı olduğu ve gereğini yerine getirme anlamına geldiğine dikkat çekilen raporda, rektörlere Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasının suç teşkil ettiği anımsatılarak, rektörler uyarıldı.
Türban konusundaki yasalar ve kararlar özetle şu başlıklar altında toplandı:
* Yükseköğretim kurumlarına türban yasağı Yükseköğretim Kurulu'nun 20.12.1982 tarihli genelge ile getirilmiştir. Bu genelge yürürlüğünü korumaktadır. 1987 yılında YÖK Disiplin Yönetmeliği'ne eklenen bir madeyle, yüksek öğretim kurumlarında başörtüsüyle kapalı mekanlara girilmesi yasaklanmıştır. Danıştay 8. Dairesi 16 Kasım 1987 ve 27 Haziran 1986 tarihlerinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu ise 16 haziran 1994 tarihinde aldıkları kararlarla yüksek öğretim kurumlarında başörtüsü takılmasının yasaklanabileceğini belirtmişlerdir.
* 1981 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık-Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik hükümleri geçerliğini korumaktadır. Yönetmelikte imam-hatip liselerindeki öğrencilerin yalnızca Kuran-ı Kerim derslerinde başörtüsü takacağı hükmüne dikkat çekilmiştir.
* Anayasa Mahkemesi 7 Mart 1989 tarihli kararında üniversite koridorlarında başörtüsü takılamayacağını hükme bağlamıştır. Anayasa mahkemesi, bu kararında öğretim birliği yasası gereğince dini eğitimin laik devlet anlayışına göre yapılması gerektiğine işaret etmiştir. Karar, "Kimin hangi inançtan olduğunu belli bir işaretle belli etmek, onların yakınlaşmalarını, birlikte çalışıp karşılıklı yardımlaşmalarını ve işbirliğini önler, ayrılıklara, dinsel inanç ve görüşler nedeniyle çatışmalara yolaçar. Yükseköğretim kurumlarında dinsel gereğe bağlanan başörtüleri laik bilim ortamıyla bağdaştırılamaz, belli biçimde giyinmek özgürlüğü dinsel inancı aynı olanlar ve olmayanlar arasında farklılık yaratmaktadır. Vicdan özgürlüğü, istediğine inanma hakkıdır" görüşlerine dikkat çekilerek gerekçelendirilmiştir.
Türbanla ilgili mevcut yasal düzenlemelerin yeraldığı ve türbanla ilgili yasal düzenlemeleri uygulamayan rektörlerin suç işlediğinin kaydedildiği roparun sonuç bölümünde, "bu konuda Anayasa ve kanunlarda değişiklik yapılmadığı takdirde:" dilenerek şöyle devam edildi:
"* Kamu görevlilerinin ve öğrencilerin başörtüsü ile yükseköğretim kurumlarımızın kapalı mekanlarına girmesinin disiplin suçu teşkil edeceği,
* Kanun ve yönetmelik hükükleri ile, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, İdare Mahkemeleri ve Avrupa İnsan Hakları Komisyonu Kararları, bütün kamu kurum ve kuruluşları ile buralardaki görevlileri ve bütün vatandaşları bağlayıcı nitelikte, uyulması, uygulanması zorunluluk arz eden mevzuat ve içtihatlar olduğundan, bunlara aykırı davranmısının, uygulamamanın, uymamanın, savsaklamanın da disiplin hukuku ve ceza hukuku yönünden suç teşkil edeceği,
* Her dereceden yargı kararlarının bağlayıcılığı, "Hukuk Devleti" kavramının temel niteliklerinden biri olmakla beraber, özellikle Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının bağlayıcılığı, Anayasa'nın 153. maddesi ile güvence altına alınmış, Anayasa Mahkemesi kararlarının organ ve makamlar yanında gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı hükmü getirilmiştir. Burada bağlayıcılık "gereğini yerine getirme" anlamında olup, başta kamu görevlileri olmak üzere, tümü gerçek ve tüzel kişilere, Anayasa Mahkemesi kararlarının gereğinin yapılmaıs yönünde belli yükümlülekler getirdiği sonucuna varılmaktadır."