27.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Konya’dan gelen habere göre, Merkez Karatay ilçesinde Eski Garaj mevkiinde 40 yıl öncesine kadar mezarlık olan bölgenin imara açılması ardından, buradaki evlerden birinin kömürlüğünde bulunan dört mezar, evliya Burhan Dede’ye ait olduğu gerekçesiyle koruma altına alınmıştı.
Mezarların yanına konan tuz ve çamurlu suyun yaraları iyileştirdiği iddiaları da yayılınca, "kömürlüğe" Türkiye’nin her yanından insan akmaya başlamıştı.
Haber, 15 Ocak günkü Milliyet’te yer aldı.
Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Canatan haberin yeterli araştırma yapılmadan hazırlandığını ve okuru yanılttığını düşünüyor.
"Okudum ve üzüldüm" diyor, haberi kastederek. "Ben Burhan Dede’nin soyundan, torunlarından biriyim. 40 yaşındayım. O tekke, 1200’lü yıllardan kalmadır. 40 yıl önce bulunmuş değildir. Tekke ile ilgili olarak verilen bilgilerin çoğu yanlıştır. İçinde oturan kişi kuzenimin çocuğudur. Kendileriyle görüştüğümden edindiğim izlenim, gazeteciye verilen bilgilerle alakasız bir haberin yayımlanmış olduğudur. Orası sahipsiz bir yer değildir. Hele, gazetecinin öne sürdüğü gibi, ‘bilinçsizce efsane haline getirilen’ uyduruk bir türbe değildir. Bence yeterince değil, hiç araştırmadan haber yapılmış; okurlar yanıltılmıştır. Bu hatanın düzeltilmesini ve ailemizden özür dilenmesini talep ediyorum.
Yorum: Haberi geçen Doğan Haber Ajansı (DHA) Konya muhabiri Mehmet Büyükarı, haberin doğru olduğunda ısrarlı. Haberin çıkması ardından Konya Kültür Müdürü Necip Mutlu, yaptıkları araştırmada mezarların kime ait olduğunun saptanamadığını belirtip okurun iddiasını yalanlıyor. Mutlu’nun verdiği bilgiye göre o sokakta Burhan Dede adlı bir cami var, ama bu adla anılan bir tekke yok. Büyükarı, evde oturanların kendisine ‘mezarlar akrabamızın’ dememişler, ‘bunlar Burhan Dede Tirmizi’nin mezarı’ şeklinde konuşmuşlar. Necip Mutlu ise, Mevlana’nın müritlerinden olan Burhanettin Tirmizi türbesinin Kayseri’de olduğunu söylüyor. Büyükarı, haberde ailenin rencide edildiği iddiasını da kabul etmiyor. Bu şikâyet konusunda muhabiri haklı buluyorum.
Özlem Toptaş, 21 Ocak tarihli Milliyet’te yer alan New Jersey’deki ‘Küçük’ Türkiye başlıklı habere bir eleştiri göndermiş. New York mahreçli haberde, New Jersey eyaletinin Paterson kentinde ABD’ye yasadışı yollardan göçen Türklerin "ahvali" anlatılıyor. Kentte Türklere ait yüzlerce kahvehane, kasap, market açıldığı, kasaplarda İslami adetlere uygun et satıldığı, bir varoş yaratıldığı aktarılıyor.
"New Jersey’de oturan bir gazeteciyim" diye yazmış Toptaş. "Paterson’a yakın sayılan Belleville’de yaşıyorum. Paterson’u ben de sevmiyorum, ama haber çok şeyi yanlış ve abartılı anlattığı için buradaki Türkler, ailem ve kendi adıma tepkimi belirtmek istedim. Haber üstünkörü yazılmış. Türkiye’de eğer buraları bilmeden okumuş olsaydım, yanılmış olacaktım. Evet, burada yaşayan ve kaçak olan çok sayıda Türk var, ama burada kaçak olanlar sadece Türkler değil. Türkler burada azınlık sayılır, çünkü Araplar, Hispanikler ve siyahlar daha çok. Ana caddede bu milletlere ait bakkal, kasap ve kahvehaneleri görmek mümkün. Ama Türklere ait yerlerden yüzlerce yok. Hele her ile bir kahvehane diye bir şey de yok. Muhabir İslami usule uygun et satan kasapları niye ilginç bir şey gibi anlatmış, anlamış değilim. ABD’deyiz diye domuz eti mi yiyecektik? Kasapların çoğunda Türkiye’dekinden daha temiz, taze et bulunuyor. Okurları yanıltmamanızı dilerim."
Yorum: Okurun tepkisini kısmen anlıyorum. Paterson’da sayıları artan Türkler, bunların ‘yasadışı göçmen’ statüleri gibi açılardan bakıldığında haber değeri var. ABD’de böyle bir yaşam tarzının Türk okurları ilgilendireceği muhakkak. Metnin detaylarına bakınca, oldukça iyi işlenmiş bir haber olduğu da görülüyor. ‘Yüzlerce’ gibi bir tanımlama yerine daha net bir sayı verilseydi çok daha iyi olurdu. Yoğun bir Müslüman nüfustan - Türklerden de önce - söz edildiğine göre, helal et satan kasaplar pek de ilginç değil. Bir de haberde Türklerin sahte vizeleri ‘Konya’nın bir kasabasından’ aldığı yazılı. Bu kasaba hangisi? Öykünün bu belirsiz kalmış boyutu bile başlıbaşına bir haber konusu.
***
Bir avukat okur, 19 Ocak tarihinde gönderdiği notta şunları yazıyor: "Dün (18 Ocak) Türkiye’nin birkaç ilinde KKTC cumhurbaşkanı Denktaş’a destek mitingleri vardı. Bunlardan biri, yaşadığım yer olan Samsun’daydı. 1000 kadar insan toplandı. Ben de oradaydım."
"Ama bu sabah Milliyet’te konuyla ilgili bir haber bulamadım. Bu beni üzdü. Denktaş aleyhine 70 kişi toplansa haber oluyor, ama bizim eylemimizle ilgili tek satır yoktu. Lütfen objektif haberciliği elden bırakmayın..."
Yorum: Haber, Denktaş yanlısı gösterilere ilişkin başka bazı haberler gibi Milliyet haber merkezine ulaşmış. Ama katılımcı sayısının çok düşük olduğu (bin kişinin çok altında gösterici olduğu bilgisi var) değerlendirmesi ağır basınca, haber değeri açısından gerilerde kalmış. Editörler son dönemde iyice yayılan Denktaş aleyhtarı gösterilerin bir "ilk"e işaret etmesi bakımından özel bir haber değeri taşıdığına dikkat çekiyorlar.
Doğru, ama ben gazetenin hacminin elverdiği ölçüde okurun işaret ettiği türden küçük haberlerin de sayfalara girmesinden yanayım. Çünkü Denktaş’ın tutumu konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta bölünme söz konusu. Ama okurumuz şunu da unutmamalı ki, gün içinde gazeteye gelen irili ufaklı binlerce haberin dörtte üçe yakını ne yazık ki sayfalarda kendisine yer bulamıyor.