Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarttık. Çok da iyi yaptık. Ama bir kez daha görüldü ki, iş yasa çıkartmakla bitmiyor. Onun gereğini de yerine getirmek gerekiyor.
Zorunlu eğitim demek, o çağ nüfusundaki tüm çocukların eğitim kapsamına alınması demek. Ama sokağa çıkın bakın, bu yaş çocuklar ya atölyelerde ya da tarlalarda işçi olarak çalışıyor veya avare avare dolaşıyorlar.
TÜİK’in anketine göre de üçte ikisi sefalet içerisinde yaşıyor. Yani ne iyi beslenebiliyorlar, ne iyi bir eğitim alabiliyorlar ne de uygun koşullarda yaşayabiliyorlar...
Peki çocuk bayramı olan tek ülkenin, çocukları bu durumda mı olmalı?
Bugün 23 Nisan nutukları atanlar, ellerini vicdanlarına koyup, biz bu ülkenin çocukları için ne yaptık sorusunu kendilerine sorsunlar.
Ve bunu yaparken de, ne olur yasa çıkarttık, yazı yazdık, demeçler verdik demesinler. Somut olarak ne yaptılar onu söylesinler!..

Şiirle olmuyor!
Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan...
Bu tekerlemeyi bilmeyenimiz var mı?
Peki değişen ne oldu?
Neşelendik mi yoksa daha fazla kızdık mı?
Böylesine bir bayramı çocuklara armağan ettiği için Atatürk’e ne kadar teşekkür etsek azdır.
Peki ya ondan sonra gelenlere aynı minneti duyabiliyor muyuz?..
Çocuklarımız düne göre daha mutlu mu, mutsuz mu?
Göreceli olarak içerisinde bulundukları çağ, onlara daha fazla imkanlar sunuyor gibi gözükse de olanaklardan kaçı, ne kadar yararlanabiliyor?
Asıl bunu sorgulamak gerekir!
Mutsuzlar çünkü, eğitim sisteminden hiç mutlu değiller, anne babalarını daha az görüyorlar, sınavlar yüzünden çocukluklarını hiç yaşayamıyorlar...

Sınavlar kaldırılsın
Yıldız takıma gidecek çocuk bulunamıyor.
Müzik aleti çalan da yok gibi.
Sokaklar da bomboş...
Peki nerede bütün bu çocuklar?
Hemen hepsi olmasa da önemli bir bölümü dershanelerde.
Deli gibi sınavlara hazırlanıyorlar.
Peki değişen ne var?
Hiçbir şey.
Ortada ne bir başarı var ne de çok daha iyi eğitim.
Ama bu körü körüne yarışın esiri ettik çocuklarımızı, farkında bile değiliz...
Peki dershaneler kapandı bu yarış bitecek mi?
Evet demek mümkün değil.
Çünkü yeterli altyapı hazırlanmadı.
Ben yaptım oldu mantığı ile hareket edildiğinde de, çok daha büyük sorunlarla karşılaşmak mümkün...

Hayal bile kuramıyoruz
Eskiden hepimiz ne hayaller kurardık.
Oluruna, olmazına hiç bakmazdık.
Çünkü eğitim demek özgürlük demekti.
Öğretmenlerimiz hayal kuramayanlara kızardı.
Oysa şimdi hayallerimizin önüne bile set çekiliyor.
O olmaz, bu olmaz, o sınav, bu sınav, oraya gidemezsin, buraya gelemezsin...
Bir şeyler yapılsın diye değil, yapılmasın diye kurallar oluşturuyoruz.
Oysa çocuklarımıza her şeyden önce cesareti ve hayal kurmayı öğretmemiz gerekir. Eğitimin asli görevi de bu olmalıdır...

Sınırlar, sınırlar...
Türk eğitim sisteminde, eğitim kademeleri yükseldikçe, öğrencilerin yaratıcılıkları köreliyor.
Herhangi bir ilköğretim okuluna gidin ya da ufak çocuklarla konuşun, hepsi cıvıl cıvıl. Susturmanız mümkün değil.
Ama herhangi bir üniversiteye gittiğinizde öğrencileri konuşturmanız için hem sabırlı olmanız gerekir hem de fazlasıyla güvence sağlamalısınız. Yoksa ağızlarından tek kelime alamazsınız.
Üniversiteyi bitirip iş hayatına atıldıklarında ise yani asıl yaratıcı olmaları gereken dönemde ise iyice suskunluğa bürünüyorlar. Çünkü onları, kurallarla dört duvar arasına sıkıştırıyoruz...
Konuşursan başına şu gelir, konuşursan şöyle olur, boyunu aşan işlere bulaşırsan elindekileri de kaptırırsın, dünyayı kurtarmak sana mı kaldı diye diye onları her şeyden soğutuyoruz. Ama daha da vahimi, ne zaman yeni bir şey söyleyecek olsalar “icat çıkarma” diye lafı ağızlarına tıkıyoruz.
İşte bu yüzden de konuşmayı değil, susmayı tercih ediyorlar.
Sustuklarında da bu kez, niye bunlar hiç konuşmuyorlar diye dert yakınıyoruz.
Oysa asıl sorgulamamız gereken onlar değil, biz yetişkinleriz. Ama bunun bile farkında değiliz...
“Geleceğin umudu olan çocuklarımızın korunması, sağlıklı olarak doğup büyümeleri, cinsiyet ayrımı yapılmadan eğitim almaları, her türlü barınma sorunlarının çözülerek huzurlu bir ortamda yetişmeleri, aile sevgisi ile büyümeleri, yoksulluğun önlenerek yaşam kalitelerinin yükseltilmesine yönelik politikaların oluşturulması ve geliştirilmesini” önemsiyor ve destekliyoruz.
Özetin özeti: Nüfusumuzun üçte birini çocuklar oluşturuyor ve biz hâlâ onları yok sayıyoruz...