ÖSYM’nin YGS’ye yönelik suskunluğu devam ediyor. Arada bir yaptığı açıklamalar ise kafaları daha da karıştırıyor.
Milliyet’in dünkü manşeti, basına verilen soru kitapçığının, ÖSYM Başkanı Ali Demir’in iddia ettiği gibi sınavdan sonra değil, sınavdan üç gün önce hazırlandığına yönelikti. Bu iddiayı destekleyen belgeler ise bizzat ÖSYM’nin internet sitesinden alınmıştı.
Peki, ne oldu?
ÖSYM, hemen bir açıklama yapıp, olayı aydınlığa mı kavuşturdu?
Hayır.
Saban erken saatlerinde Milliyet’i okur okumaz yaptıkları ilk iş, basına verilen soru kitapçığını, ÖSYM’nin internet sitesinin ana sayfasından kaldırmak oldu.
ÖSYM Başkanı Ali Demir konuştukça, ortaya yeni iddialar atılıyor. Demir, adaylara gönderdiği teselli mektubunda, basına verilen kitapçık konusunda aynen şunları söyledi:
“Bu soru kitapçığı, ÖSYM’nin hazırladığı master soru kitapçığı olması gerekirken, gereksiz yere master soru kitapçığından basitçe türetilmiş bir kitapçıktır. Bu soru kitapçığı, sınav bittikten sonra türetildiğinden ve sınava giren hiçbir adaya verilmediğinden hiçbir adaya üstünlük sağlanması söz konusu olmamıştır.”
Yukarıdaki cümleden ne anlıyoruz? Basına verilen kitapçık, sınav bittikten sonra yani sınavın yapıldığı gün olan 27 Mart’tan sonra düzenlenmiş. Oysa ÖSYM’nin internet sitesine girip, bu sınav kitapçığı ve cevap anahtarının oluşturulduğu tarihe baktığınızda karşınıza 24 Mart 2011 Perşembe 09.45-14.20 tarih ve saati çıkıyor. Yani sınavdan üç gün önce hazırlanmış!
Prof. Demir bu iddiaya nasıl bir açıklama getirecek bilmiyoruz. Ama artık çok iyi bildiğimiz bir şey var ki, ÖSYM ile ilgili her bilgiyi en az on defa çek etmek gerekiyor.
Söz konusu tarihleri, gazetemizin teknik servislerine de sorduk. Gözümüzden kaçan ya da yanıldığımız bir nokta var mı diye. Onlar da baktılar, saatler otomatik
ÖSYM Başkanı Ali Demir ve onun açıklamalarından tatmin olanlar, YGS’deki şifreleme iddialarına günlerce karşı çıktılar. Ama gelinen son nokta, itirafın ve ikrarın da ötesinde tam anlamıyla “beceriksizliğin” daniskası.
ÖSYM Başkanı Demir, adaylara gönderdiği mektupta bir şifreleme olduğunu açıkça kabul ediyor. Ama “sehven” yani yanlışlıkla oldu diyor. Oysa bilgisayarla, internetle, yazılım programlarıyla hiç ilgisi olmayanlar da çok iyi bilir ki, bilgisayarlar, kendisine komut verilmediği sürece, durduk yerde herhangi bir işlem yapmazlar. Üstüne üstlük, “doğru cevap, en büyük seçeneğin sağında” olsun diye şifreli bir komut hiç vermezler.
Başkan Demir ya olayın vahametini görmek istemiyor ya da kamuoyunu “enayi” yerine koyuyor.
Mektubunda öylesine çelişkiler var ki, onları bir bir ele almadan önce, önümüzdeki günlerde daha pek çok itirafta bulunacağını şimdiden hatırlatmak isteriz. Özellikle de kitapçık sayısı ve cevap anahtarı konusunda! Ankara’dan gelen bilgilere göre, ortada ne 1 milyon 700 bin kitapçık var ne de 1 milyon 700 bin cevap anahtarı! Bırakın milyonlu rakamları yüz binli, hatta binli rakamlar bile mümkün değilmiş. ÖSYM, umarız bu konudaki net sayıları da bir
YGS sonuçları, yakında açıklanacakmış! Peki, onca iddia ne olacak?
Görmezlikten mi gelinecek?
Biz tatmin olduk, siz de olun mu denilecek?
Daha da önemlisi KPSS’de olduğu gibi bir iptal kararı çıkarsa, alnının teriyle yüksek puan alan adayların altüst olan moralini kim düzeltecek?..
Ortada bir kriz var ve iyi yönetilemiyor. Bu yüzden hiç kimse öküzün altında buzağı aramasın. ÖSYM Başkanı’nın kendisi de itiraf etti, acemilik dedi. Ama nedense kriz çözüleceğine, uzatıldıkça uzatılıyor!..
Hatadan dönmek de bir erdemdir. Kaldı ki böylesi hatalar ne ilk kez oluyor ne de son kez olacak! Önemli olan hatayı görüp, çözüp yolları üretmek ve bir kez daha aynı hatayı yapmamaktır.
Herkese ayrı sınav kitapçığı uygulaması nedeniyle kişiye yönelik soru ve cevap anahtarlarının çok önceden belli olması, dünya genelinde, hiç güvenilir bulunmuyor.
YGS’deki şifre iddiaları ve sınavın güvenirliği konusunda peş peşe çok önemli açıklamalar yapılıyor. Bilim dünyası, hiç böylesine aynı noktada buluşmamıştı. Öğretim üyesi derneklerinden üniversitelere, ölçme değerlendirme uzmanlarından matematikçilere kadar konuyla ilgili hemen herkes, ağız birliği yapmışçasına YGS’nin iptalini istiyor. Danıştay ise yürütmeyi durdurma ve iptale yönelik başvuruları, Ankara İdare Mahkemesi’ne yönlendirdi.
Neden iptal edilsin?
Eğitimde ölçme değerlendirme, gizlilik ve güvenirlik kavramlarının enine boyuna tartışılması, eğitim sistemimizin geleceği açısından çok önemli bir gelişme.
Ülkemizin çeşitli üniversitelerinde Ölçme ve Değerlendirme ya da Psikometri alanlarında görev yapan öğretim üyesi oldukça az. Hepsi 40-45 kişi kadar. Aşağıdaki açıklamayı da onlar yaptı. İşte satır başları:
- ÖSYM, özellikle son birkaç aydır toplumun gözündeki saygınlığını neredeyse tamamen yitirmiş bir kurum durumuna gelmiştir.
- Her adayın test kitapçığında maddelerin farklı bir sıralama içinde yer alması psikometrik açıdan uygun bir yöntem değildir.
Başbakan Erdoğan YGS konusundaki suskunluğunu sürdürüyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise ÖSYM Başkanı Demir’in istifasını isterken çok önemli gerekçeler ortaya koydu. En önemlisi de “Devletin en önemli makamı olan Cumhurbaşkanı’na yanıltıcı bilgiler verilmesi” dedi.
İşte size bu konuda çarpıcı bir örnek:
Tam bir hafta önce Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve ÖSYM Başkanı ile konuştuğunu, öğrenciye dağıtılan kitapçıklarda şifrelemenin söz konusu olmadığını, tüm soru kitapçıklarının ve cevaplarının internete yüklendiğini, isteyenin de ÖSYM’nin internet sitesine girip bunlara bakabileceğini, dolayısıyla her şeyi böylesine şeffaf bir hale getiren ÖSYM Başkanı Demir’in açıklamalarının kendisini tatmin ettiğini söyledi.
Ama aradan tam 7 gün geçti ve ÖSYM’nin internet sitesinde, dün saat 14.00 itibarıyla 1 milyon 700 bin kitapçıktan sadece 653 binin yüklendiği ve o işlemin birkaç gün süreyle durdurulduğu söyleniyor. Yani tümü yüklendi açıklamasından bir hafta sonra, sadece ve sadece ancak kitapçıkların üçte birinin yüklendiği belirtiliyor. Ama çok daha çarpıcı olan bir iddiaya geçmeden önce gelin ÖSYM’nin internet sitesinde yer alan bu konudaki açıklamasına bir göz
Dr. Faruk Goloğlu, İrlanda’daki dünyaca ünlü kriptoloji Claude Shannon Institute’de doktoralı araştırmacı olarak çalışıyor. Asıl işi de şifreleme. Günlerdir konuşulan algoritmalardan yani şifrelerden çok önemli bir bölümü de ona ait.
Birkaç gündür internet üzerinden kendisiyle konuşuyoruz.
“Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Amacım asla hiç kimseyi ya da hiçbir kurumu kopyacılıkla suçlamak değil. Bilimsel olarak ÖSYM’nin kullandığı sistemin zafiyetini göstermek. İşin siyasi hiçbir yanına girmeksizin, sonuçlarının ne olması gerektiği tartışılmaksızın, eğitimli/eğitimsiz tüm insanların bu sınavın zafiyetini anlaması gerektiğini düşünüyorum“ diye söze başladı.
Dr. Goloğlu’na öncelikle 1 milyon 700 bin kitapçık varsa, bir milyon da cevap anahtarı olması gerekmez mi diye sordum. “Mümkün değil” dedi ve ekledi:
“Muhtemelen sadece bir tane var (ya da çok az sayıda)! Diğerleri algoritmik olarak üretiliyor. Zaten bütün zafiyeti de buradan kaynaklanıyor.”
Peki, herkese bir kitapçık fikri, sınavın güvenirliğini artırıyor mu yoksa azaltıyor mu?
YÖK Başkanı Özcan ve daha pek çok kişiye göre, kişiye özel kitapçıklı YGS, dünyanın en güvenilir sınavı. Gerçekten de öyle mi?
Genç Bakış’ta bu hafta başkanlık sistemi tartışıldı. Işık Üniversitesi’ndeki programa Başbakan Erdoğan’ın hukuk danışmanlarından Anayasa Profesörü Hasan Tahsin Fendoğlu, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Hasan Köni ve eski Olağanüstü Hal Valisi Hayri Kozakçıoğlu katıldı.
Başkanlık sistemi ile birlikte devlete ve kurumlara olan güveninin de sorgulandığı programda, yargıdan siyasete, YÖK ve ÖSYM’den devletin en tepe makamlarına kadar neredeyse hiçbiri geçer not almadı.
İşte programdan satır başları:
Hükümet iyi denetlenmiyor
Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu