Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Siyasette hüllenin, yani kılıfına uydurmanın her türlüsüne alıştık. Üniversitelerde de uzun süredir unutuldu diye seviniyorduk. Çünkü; bu işin piri hocalardı...
Başta Çiller olmak üzere pek çok doçent, Anadolu'daki gelişmekte olan üniversitelere gitmeden profesör olunmaz koşulunu kağıt üzerinde tayinlerle gerçekleştirerek, hayallerine kavuşmuşlardı.
Şimdi önümüzde yine çok çarpıcı iki örnek var...
Doç. Dr. Cevat Yakut ve Doç. Dr. Fikret Turan. Biri, Sağlık Bakanlığı'na bağlı Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi'nde başhekim. Diğeri de Kardiyoloji Klinik Şefi.
Devlet hastanelerinde çalışan diğer tüm doçentler gibi onların da en büyük hayali, bir an önce profesör olmak. Ama bunun için üniversitelerden birinin kodro ilan etmesi, ilgili doçentlerin de bu kadroya başvurmaları gerekiyor...
İşte hüllecilik operasyonu bu aşamada başlıyor.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Doç. Yakut ve Doç. Turan'ın branşlarında iki profesöre ihtiyacı olduğu gerekçesiyle gazetelere ilan verdi.
Her iki doçent hemen söz konusu kadrolara başvurdu.
Ardından üniversitenin yetkili kurulları başvuruyu değerlendirdi ve uygun buldu. Üniversite bu arada atamaları gerçekleştirmek için Sağlık Bakanlığı'ndan muvafakat istedi ve aldı. Böylece Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Van Yüksek İhtisas Hastanesi uzun süredir ihtiyaç duyduğu değerli bilimadamlarına kavuşmuş oldu. Çünkü onlar bu hastanenin işler hale gelmesinde özverili katkıda bulunmuşlardı. Buraya kadar her şey çok güzeldi.
Ancak, her iki taraf için de büyük kadirşinaslık örneği taşıyan bu atamaların hemen ardından yaşanan gelişmeler, bir anda hem üniversitede hem de Koşuyolu Kalp Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalışanları huzursuz etti...
Görünürde her iki taraf da mutluydu. Üniversite iki yeni hoca kazanmış, doçentler de profesör olmuştu. Ama aradan birkaç hafta geçmeden, üniversiteye geçiş için olur veren Sağlık Bakanlığı, bu kez ikinci bir yazıyla söz konusu profesörlere ihtiyacı olduğunu ve onların YÖK Kanunu'nun 38'inci maddesi uyarınca bakanlık bünyesinde görevlendirilmelerini istemeye hazırlanıyor. İlk anda akla tabii ki Van'da açtığı Yüksek İhtisas Hastanesi geliyor. Ama durum hiç de öyle değil. Söz konusu profesörler, muhtemelen birkaç hafta sonra doçent olarak oturdukları koltuklara, bu kez profesör olarak oturmaya devam edecekler.
Kağıt üzerinde her şey yasal. Çünkü daha önce defalarca denendi. Ama ya etik açıdan? Hem de bu konularda burnundan kıl aldırmayan YÖK Başkanı Gürüz ve Sağlık Bakanı Durmuş döneminde gerçekleşmesi çok ilginç!!!
Özetin özeti: Türkiye, Ahmet Necdet Sezer'le hukuk devleti olma yolunda samimi bir sürece girdi. Bu konuda en duyarlı olması gereken kurumların başında da üniversiteler geliyor. Öyle değil mi Sayın Durmuş, Sayın Gürüz?..


Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr