Bu soruyu, çok daha farklı şekillerde de sorabilirsiniz. Örneğin:
* İşiniz mi daha önemli, yoksa siz mi?
* Aileniz mi önemli yoksa siz mi?
* Ülkeniz mi önemli yoksa siz mi?
* Partiniz mi önemli yoksa siz mi?
* Takımınız mı önemli yoksa siz mi?...
Soruları uzadıkça uzar ve bir noktadan sonra içinden çıkamazsınız.
Doktorların klasik bir söylemi vardır:
Arabanıza gösterdiğiniz özeni, kendinize gösterin yeter.
Arabanız söz konusu olduğunda, yıllık bakımlarını düzenli yaptırır, en ufak bir arıza sinyali verdiğinde hemen servise koşarsınız, peki sağlığınıza da aynı özeni gösteriyor musunuz?..
Bu soruya evet demek, pek çoğumuz için zor. Çünkü ne söylesek yalan olur...
Peki, işinizi ele alalım.
İş mi önemli yoksa siz mi?
İyi düşünün!
Eğer ben önemliyim diyorsanız, hafta sonu, kar kış, gece gündüz koşuşturmanız niye diyenler mutlaka çıkacaktır.
Yok eğer iş önemli diyorsanız, sabah gidip, akşam dönmenin ötesinde ne yaptınız?..
Dedim ya bu sorular, zor sorular.
Çoğu zaman, doğru olanı değil, olması gerekeni söyleriz.
Ülkem varsa ben de varım, ülkem ne kadar güçlüyse ben de o kadar güçlüyüm, ülkem ne kadar huzurluysa ben de o kadar huzurluyum deriz.
Peki, ya sonrası?
Ülkemizin daha da güçlenmesi için elimizden geldiğinden çok daha fazlasını üretip vergilerimizi son kuruşuna kadar ödüyor muyuz? Kalıcı huzur için öfkemizin değil, aklımızın izinden gidiyor muyuz?..
Gelelim çocuklara.
Kime sorsanız, onlar bizim her şeyimiz, ülkemizin geleceği, başımızın tacılar.
Peki, kaçımız, günün kaç saatini, onlara ayırıyor, günde kaç saat değil, kaç dakika onlarla konuşuyor, en önemlisi de gelecekleri, MEB, ÖSYM, YÖK gibi kurumlar tarafından talan edilirken ne yapıyoruz?..
Ne olur hiç kimse hamaset nutukları atmasın, sonuçlar ortada...
Takım konusuna hiç girmeyelim isterseniz. Ekip ruhu derler, başka bir şey demezler. Ama ayağındaki topu arkadaşına pas verse yüzde 100 gol olacakken, ille de o şansı kendisi denemek ister.
Niye?
Çünkü önce egomuz gelir...
İçi, dışı bir olmak
Ünlü düşünür boşuna dememiş: Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
Çok haklı.
Keşke bunu yapabilsek. Ama hepimiz kendimize bir rol biçmişiz ve onu oynuyoruz. Hoşumuza da gidiyor. Kimse söylemese farkına bile varmıyoruz. Ya da bunun büyük bir kandırmaca olduğunu biliyoruz ama böyle olması gerektirdiğine inandırmışız kendimizi...
Öylesine isimler tanıyoruz ki görünen yüzleri ve görünen karakterleriyle gerçek olan birbirine taban tabana zıt.
En gaddar diye bildiklerimizle en hoşgörülü sandıklarımızı çoğu zaman karıştırıyoruz. Aynı kişiler olduğuna inanasınız gelmiyor.
Ekranlarda, meydanlarda esip, kükreyen pek çok isimle bir süre, bir arada kalsanız, eminim ki siz de aynı şaşkınlığı yaşarsanız...
Bu çelişki niye diye sorduğunuzda ise aldığınız cevap hep aynı:
Öyle olması gerekiyor...
Hani bir şarkı vardı, beni siz delirttiniz diye, işte onları da çok farklı rolleri oynamaya zorlayan, bizlerden başkası değil...
Tekrar yazının başına dönecek olursak, evet kim daha önemli?
Arabamız mı, işimiz mi, ülkemiz mi, rakiplerimiz mi?
Ama bu kez, ne olur samimi bir cevap verin ve gereğini yerine getirin.
Nasıl olsa siz sizesiniz ve araya da kimseleri sokmayın...
Özetini özeti: Böyle gelmiş böyle gider demekten vazgeçip, etrafta neler oluyor diye kafayı kaldırmanın zamanı hâlâ gelmedi mi?..