Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen var. Hem de yıllardır. 30 bine yakını önceki gün hayaline kavuştu. Ama geride kalanlar, tam anlamıyla perişan durumdalar. Ufacık da olsa bir umut ışığı, yerle bir olan morallerini biraz olsun yerine getirecektir. Yoksa her biri enkaza dönüşür ki onları yeniden kazanmak çok zor olur!..
Bu umut ışığı ne olabilir?
Örneğin ay sonunda alınacak sözleşmeli kadrosu artırılabilir, örneğin şubatta alım yapılacağı şimdiden açıklanabilir.
Her ikisi de zor gibi! İmkânsız diyenler de çıkabilir. Ama ona rağmen gerçekleşmeli. Çünkü yüz binlerce öğretmenin böylesi bir morale her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var.
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’nun bu konuda herkesten çok daha fazla çaba harcadığını biliyoruz. Onun döneminde atanan öğretmen sayısı ve gösterilen çaba, öncekilerle kıyaslanmayacak oranda fazla. Ama yine de yetmiyor. İşte bu yüzden Sayın Bakan’dan bu konuda çok daha yoğun ilgi bekliyoruz. Maliye Bakanı’nı, hükümeti, Başbakan’ı kimi ya da kimleri ikna etmek gerekiyorsa etsin ve moral çöküntüsü içinde olan öğretmenlerimize bir umut ışığı yaksın. Yaksın ki bu konudaki samimiyetine inanmayanlar da kendisine şapka çıkartsın!..
Devlete güven sarsılmasın
KPSS skandalı sonrasında yaşananlar maalesef devlete duyulan güveni önemli ölçüde zedeledi. Üç koldan başlatılan soruşturmalardan halen bir sonuç alınamaması da bu güven erozyonuna tuz biber ekiyor.
Hatırlanacağı gibi Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu, olağanüstü yetkilerle donatılmış YÖK Denetleme Kurulu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açmıştı. Ama aradan aylar geçmesine rağmen, nedense hâlâ hiçbirinden somut bir açıklama yok.
En azından yürütülen soruşturmanın seyri açıklansa, o bile yapılmıyor...
Önceki gün ataması gerçekleşen 30 bine yakın öğretmen içerisinde 3 bin civarında sözleşmeli öğretmen olduğu açıklandı. Oysa 10 bine yakın bir sayı bekleniyordu. Hatta bu yüzden yeni alım söz konusu değil, sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi operasyonu diye tepki koyanlar vardı. Ama görüldü ki, tam tersi oldu.
Akla gelen ilk ihtimal ise Eğitim Bilimleri Sınavı iptal edilse de, Genel Kültür ve Genel Yetenek sınavlarının iptal edilmemesi, kopyacıların ekmeğine yağ sürdü. Diğer iki sınavdan öylesine yüksek puanlar aldılar ki, tekrarlanan sınavdan düşük puan alsalar da rahatlıkla atanabildiler. Puanları yükseltenler de onlar oldu.
Ortaya atılan bu iddialar ne kadar doğru, ne kadar abartılı onu bilmeyiz. Ama kulaktan kulağa dolaşan söylenti bu.
MEB ve ÖSYM’nin şeffaflıktan giderek uzaklaşması da bu iddiaları daha da kabul edilebilir hale getiriyor.
Örneğin MEB neden hâlâ taban puanları açıklamadı? ÖSYM neden diğer öğretmenlerin sınav sonuçlarının öğrenilmesini perdeledi?
Eğer bu konuda haklı ve inandırıcı gerekçeleri varsa bunu da kamuoyu ile paylaşmalılar...
Umut tacirliği yapılmasın
Son atama dönemine 90 bin kişi başvurdu, 30 bini atandı. MEB’i bu konuda umut tacirliği ile suçlayanlar var. Haksız da sayılmazlar. Mademki atanma şansları hiç yoktu neden o umut verildi.
Taban puanlar daha yüksek tutulamaz mıydı?
Dışarıdan bakıldığında olay farklı gözüküyor olabilir. İşte bu yüzden MEB’in sık sık basın toplantıları düzenleyerek hemen her konuda kamuoyunu bilgilendirmesi gerekiyor.
Örneğin meslek liselerinin durumu ne olacak? SBS’de yaşananlar öğrencileri nasıl etkileyecek? Önümüzdeki atama takvimi nasıl? Liselerdeki yeni oluşum öğretmen alımlarını nasıl etkileyecek?
Bu soruların cevapları muhtemeldir ki Bakan Çubukçu ve kurmayları için çok bilindiktir. Ama öğretmen, öğrenci ve veliler için hepsi de bir muamma. İşte bu yüzden daha çok bilgi paylaşımı gerekiyor.
Özetin özeti: Eğitime yön veren kurumlar, öylesine içine kapanıklar ki, bırakın kendilerine yöneltilen eleştirileri, yaptıkları iyi projeleri bile yeterince anlatamıyorlar...