Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İstanbul, İTÜ, Ankara ve Ege Üniversitesi'nden sonra Türkiye'nin 5'inci üniversitesi olarak Erzurum'da kurulan Atatürk Üniversitesi, şu günlerde 43'üncü yaşgününü kutluyor.
Dün mezuniyet töreni vardı. Tam 6 bin 500 öğrenci diploma aldı. Erzurum, Erzincan, Ağrı, Bayburt illeri ile bu illere bağlı sekiz ilçedeki 14 fakülte ve 18 yüksekokulda toplam 37 bin öğrenci öğrenim görüyor.
Atatürk Üniversitesi, pek çok açıdan ilklere imza atan önemli yükseköğretim kurumlarımızdan biri. Bugüne kadar mezun ettiği 68 bin genç ve yetiştirdiği binlerce akademisyen, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasında çok önemli rol oynadı. Bugünkü bölge milletvekilleri, rektör ve dekanların çoğu bu üniversitemizden mezun.
38 bin dönümlük kampüsüyle, Türkiye'nin en büyük yerleşim alanına sahip olan Atatürk Üniversitesi bölgenin makus talihinin yenilmesinde en önemli güçlerden biri, hatta en önemlisi olmuş...
Pek çok üniversitede rastlamadığımız müzesini gezerken, kuruluş yıllarına ait fotoğraf ve gazete kupürlerine takıldık kaldık.
Celal Bayar, Menderes ve Doğramacı neredeyse her karede var. Ama esas ilginç olanı kampüsün o zamanki hali. Tam anlamıyla bir bozkır. Bırakın ağacı, ot bile yok. Alabildiğine çoraklık hakim...
Zaten o zamana kadar bölgede ağaç yetişeceğine inanan da yok...Şu anda aynı kampüste tam 6.5 milyon ağaç var. Sanki yeşil bir cennet. Ağaçları, binlerce metrekarelik yeşil bir denizi andıran çimleri ve rengarenk çiçekleriyle hani o tablolarda, filmlerde izlediğimiz cennet mekan bir yer!..
Erzurum'da şu sözleri çok sık duydum. "Üniversite olmazsa, Erzurum biter, yok olur." Çok doğru. Atatürk Üniversitesi sadece Erzurum'a değil tüm bölgeye hayat vermiş, medeniyet getirmiş...
Eğitim Fakültesi müzik bölümü orkestra ve korosunun mezuniyet töreninde verdiği konser bir harikaydı. Hele hele sanat galerisindeki öğrenci resimleri bir başka güzeldi...
Doğu'da sanat da, bilim de, doğa da her şey var. Yeter ki gelip bir görelim. Hep terörle andığımız bölgeleri biraz da farklı yönleriyle tanıyalım. Erzurum'da tarihe de yolculuk yaptık. 5 bin yıllık tarihinden arta kalan Roma, Selçuklu ve Osmanlı eserlerini gezdik...
Erzurum, Selçuklular döneminde de bir bilim kentiymiş. O dönemden kalma medreseler, el yazması eserler birer hazine değerinde. Tıp, fizik, astronomi ve elektrik makinelerine yönelik el yazması eserleri ilk kez burada gördüm...
Erzurum'u Erzurum yapan bir başka önemli nokta ise 1919'da Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temellerinin atıldığı Erzurum Kongresi'ne ev sahipliği yapması. Atatürk'ün Ankara'ya Erzurum delegesi olarak gitmesi. Kongre binasını da gezdik, her karesi Milli Mücadele kokuyordu.
Şehrin hemen yanı başındaki Palandöken Dağı'na çıktığımızda ise sanki bir turizm cennetine gelmiştik. 5 yıldızlı otelleri ve dünyanın en uzun kayak pistleriyle gelecekte adımı çok ama çok duyacaksınız diyordu.
Üniversitenin 8 yıldır rektörlüğünü yapan Prof. Dr. Erol Oral, öğrencilerine veda etti. Yerine 14 aday var. Umarız siyaset ve tarikat güdümünde olmayan en doğru adayı seçerler...
Bu arada Erzincan, Kelkit ve Trabzon'a da gittik. Onlar da ayrı bir güzeldi...


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr