Bir televizyon programının ismi. Perşembe geceleri TRT 1'de yayınlanıyor. Aycan Giritlioğlu sunuyor. Toplumun her kesiminden insanlar katılıyor ve belirlenen bir konu üzerinde görüşlerini bildiriyor...
Türk insanı için bundan daha güzel bir program ismi bulunamazdı. Hemen her konuda ahkam kesmeyi öylesine çok seviyoruz ki, o konuda bilgi birikimi, deneyim ya da gözlem varmış, yokmuş hiç önemli değil. Sokağa çıkın 100 kişiye kelalaka bir konuda soru sorun, bir teki çıkıp da bu benim ilgi alanıma girmez, cevaplamasam daha iyi olur demez. Batı'yla aramızdaki en büyük farklardan biri işte bu. Onlar bildikleri konularda konuşur, biz ise her konuda...
TRT'nin Ankara Bahçelievler'deki Arı stüdyolarında gerçekleştirilen bu haftaki Ben Olsaydım'ın konusu 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle eğitim ve öğretmenlerdi. Çok geç saatlerde yayınlandığı için muhtemelen pek çoğunuz izleyemedi. Oysa renkli olduğu kadar çarpıcı anektodlar vardı. İşte bazıları:
* Müthiş bir özel okul düşmanlığı söz konusu. Bir kez daha ortaya çıktı ki, özel okullar kendilerini anlatmada çok yetersizler. Sanılıyor ki, özel okullar da, batık bankalar gibi devletten para hortumlayıp, zengin çocuklarına kıyak çekiyor...
* Eğitimin kötü faturası hep devlete çıkartıldı. Eğitime az kaynak ayıran da o, çocuklarımızı kötü yetiştiren de. Peki biz vatandaşların hiç mi kabahati yok? Hayır! Biraz olsun elinizi cebinize atıp, eğitime katkıda bulunsanız. Hayır olmaz. Bu devletin görevi. Bu kısır döngünün en ağır faturası ise duyarsız politikacılar ve neme lazımcı anne babalar yüzünden hep gençlere çıkıyor. Bu ise hiç kimsenin umrunda değil.
* Eğitim konusunda ortaya konan görüşlerin tamamına yakını ya yanlış ya da eksik ve çarpıtılmıştı. Durum böyle olunca da getirilen öneriler de uygulanabilirlikten çok uzaktı. Ha, içlerinde en azından okul yapımında yerel yönetimler artık devreye girsin, istihdama göre fakülte açılsın gibi dişe dokunur fikirler yok muydu? Elbette vardı. Ama arada eridi gitti...
* TRT o eski dar kalıplarını hepten kırmış. Eskiden konuşmacılara sınırlama üzerine sınırlama getirilirdi. Şimdi en cısss konular bile rahatlıkla konuşulabiliyor. Diyarbakırlı bir öğretmen konuk, anadilde eğitimi yani Kürtçe eğitimi savundu. Bir başkası karşı çıktı. Ama rahatlıkla her iki tarafta görüşlerini ortaya koyabildi.
* Birkaç koldan birden silaha harcanan para, eğitime harcansın bombardımanı yapıldı. Büyük de ilgi gördü...
* YÖK ve üniversiteler de zaman zaman eleştiri konusu oldu. Bir taraf kötü eğitim yaptıkları için sınırlama getirilip, daha iyileştirilmelerini önerirken, bazı konuşmacılar da aksine sayılarının artırılmasını istedi.
* Bir konuşmacı ise eğitim sorunlarının çözülmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'nın kaldırılmasını ve yetkinin yerel yönetimlere verilmesinin en doğru karar olacağı fikrini ısrarla dile getirdi.
* Devlet irticaya karşı böylesine yoğun bir savaş açmışken, hem de bir devlet memuru, hem de TRT ekranından okulların tümünde İslami eğitim de verilmesini rahatlıkla dile getirebildi.
* TRT Arı stüdyoları ile Başbakanlık, Genelkurmay ve başkentin diğer kritik temsilcilikleri arasında birkaç kilometrelik mesafe var. Ve böylesi önemli bir bölgede elektrikler uzun süre kesildi. Hem de canlı yayında. Artık bakkal dükkanlarında bile bulunan jenarötün TRT stüdyolarında olmaması ise ayrı bir komediydi.
Özetin özeti: Toplum olarak siz olsaydınız ne yapardınız denildiğinde konuşmaya bayılıyoruz. Peki ya günün birinde eleştirdiklerinizi gelin düzeltin yetkisi verilse bu göreve hazır mıyız? İşte bu hiç kimsenin umrunda değil...
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr