Söz konusu son durum, bir soru önergesiyle Başbakan Erdoğan'a yöneltildi. CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun dile getirdiği sorular arasında Başbakan'ın bu konudaki suskunluğu ve yaratacağı yasal sorunlar da var. İşte önceki gün, Başbakan Erdoğan'ın cevaplaması isteğiyle TBMM Başkanlığı'na verilen soru önergesi:"1. 13/10/2005 tarihinde Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı tarafından 5 ana başlık altında toplanan ve TÜBİTAK ile ilgili yargı kararlarının hâlâ neden uygulanmadığı ve ne zaman uygulanacağına dair size bir soru önergesi verildi. Bu soru önergesine yanıt verilmedi.a. Neden yanıt vermediniz?b. Söz konusu soruların yanıtları nelerdir? 2. 21/02/2006 tarihinde Samsun Milletvekili Haluk Koç tarafından 3 ana başlıkta toplanan, TÜBİTAK ile ilgili yargı kararlarının uygulanmasına dair bir soru önergesi daha verildi. Buna verilen cevapta yargı kararlarının uygulandığı söyleniyordu; ancak bu uygulamanın ne olduğundan bahsedilmiyordu. Bunun üzerine 13/04/2006 tarihinde Haluk Koç tarafından bir soru önergesi daha verildi ve 21/02/2006 tarihli soru önergesine verilen cevabın neden kabul edilemez olduğu açıklanarak, "Sn. Başbakan, konusu ve içeriği son derece açık olan yargı kararını hangi yasal ve takdiri gerekçeyle uygulamamaktadır?" ve "Sn. Başbakan'ın 'kanunsuz emir' niteliğindeki bu uygulamasına başta Başbakanlık Müsteşarı olmak üzere karar uygulama mevkiinde olan üst düzey bürokratlar hangi yasal dayanak ile iştirak etmektedirler?" diye soruldu. Bu soru önergesine de yanıt verilmedi.a. Neden yanıt vermediniz?b. Bu soruların yanıtları nelerdir?3. Sadece son 1 yıl içerisinde verilen ve özetle yargı kararlarının neden uygulanmadığını soran yazılı soru önergelerinden sadece bir tanesine ve yanıltıcı bir cevap verildi. Aradan geçen süre içerisinde 17. Asliye Hukuk Mahkemesi, TÜBİTAK'n eski bilim kurulu üyeleri hakkında açtığı tazminat davasına ait 04/10/2006 tarih, 2004-558 esas sayılı kısa kararında "Davacı kurumun [yani TÜBİTAK'ın] davanın açıldığı tarihte davacı kurumun kanunlarına göre atanmış bir başkanı bulunmadığından, davacı kurumun bu aşamada aktif dava ehliyeti olmayışı nedeniyle reddine karar verilmiştir" denildi. a. Böylece "dava ehliyeti olmayan" bir kurum durumuna düşmüş olan TÜBİTAK'ı bu durumdan kurtarmak için, hukuki ve yasal konumuna kavuşturmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz? b. Açılan her davayı şimdiki TÜBİTAK yönetiminin ve sizin kaybetmenizin sonucu bu konudaki politika ve kararlarınızda ne gibi değişiklikler olacak? c. Hukuk ve yasa dışı konumunuzu ne zaman değiştirecek, mahkeme kararlarını ne zaman uygulayacaksınız?4. Son olarak da 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 28/11/2006 tarihinde, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı, yani sizi "yargının verdiği yürütmenin durdurulması kararını yerine getirmeyerek, hukuka aykırı ve keyfi davranmak" gerekçesiyle tazminata mahkûm etmiştir. Bu sonuç sizin bundan sonra bu konudaki tutum ve politikanızı etkileyecek mi? Nasıl?5. Şimdiye dek, TÜBİTAK konusunda açılan beş davanın beşi de sizin ve yaptığınız atamanın aleyhine sonuçlandı. Keyfi uygulamalardan vazgeçip hukukun hakim kılınması ve ülkemizin bu çok değerli bilim kurumunu düşürdüğünüz böylesine üzücü durumdan kurtarmak için bu beş mahkeme kararı yeterli değil mi?"Özetin özeti: Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan'ın kaybettiği onca dava, hukuken tartışmalı bir TÜBİTAK, var ile yok arası bir YÖK ve her türlü harcamaları dondurulan üniversiteler! Böylesi bir ortamda bilim nasıl gelişir ki? Bu kadarına layık mıyız?.. aguclu@milliyet.com.tr TÜBİTAK yönetiminin yasal yollardan atanmadığı bilinen bir gerçekti. Ama mahkemelerin bu yönde karar vermesi, mevcut durumu daha da karmaşık hale getirdi. Bilindiği gibi TÜBİTAK'ta halen vekâleten bir yönetim var. YÖK Başkanı Teziç ve pek çok kurum, Başkan Vekili Nüket Yetiş ile yasal bir kimlik taşımadığı için görüşmüyor.