Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Deprem Konseyi fikrini ortaya ilk atanlardan biri de ben olduğu için, kendimi bir ölçüde olayı çok yakından izlemekle yükümlü görüyorum.
İlimin, bilimin ticareti, sömürüsü olur mu? Hele hele depremin! Dışarıdan bakıldığında hiç düşünülmeden kesinlikle hayır denilecek sorular bunlar. Öyle de olmalıdır.
Ticaret derken elbette parasal ilişkiler söz konusu değil. Kiminde nüfuz, kiminde hizip, kiminde de kişisel hırs öne çıkıyor.
Üniversitelerimiz ve diğer bilimsel kurumlarımız bu yüzden çok zarar gördü. Görmeye de devam ediyor. Bu nedenle Deprem Konseyi kurulurken, çok dikkatli olunması gerektiğini hep vurguladık durduk.
Böylesi kurumların kurulması sancılı oluyor. Sağlam bir temele oturmadıkları sürece de yararlı olamıyorlar. Benzeri o kadar çok kurul kuruldu ki, isimlerinden başka ortada yaptıkları hiçbir şey yok. Ha bir de ellerinin altındaki trilyonları, eş dost ahbap ilişkisiyle dağıtma konusundaki ustalıkları var ki, artık onlara iyice alıştığımız için sıradan olaylar haline geldiler.
TÜBİTAK Marmara Araştırma Enstitüsü, bilimsel alanda yüz akı kurumlarımızdan biriydi. Başında da bilim adamı olmamasına karşın özel sektör deneyimiyle başarılı hizmetler veren Ömer Kaymakçalan vardı. Bir süre önce, anlaşılmaz nedenlerle görevden alındı.
Kaymakçalan, pazar günü Deprem Konseyi ile ilgili yazdıklarımı okuduktan sonra şu mesajı göndermiş. Birlikte okuyalım. Belki bir ders çıkaran olur:
"Deprem Konseyi ile yazdıklarınızda işin iç yüzünü tam olarak yakalamışsınız. Tebrik ederim. Yazdıklarınızı doğrulayacak birkaç ek bilgiyi aşağıda sunuyorum:
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi MAM'da çok güçlü bir Yer Bilimleri Araştırma Enstitüsü bulunmaktadır. Bu enstitü, deprem konusunda çok başarılı çalışmalar yaptı (Adana ve Marmara depremleri öncesi ve sonrasında). Bu çalışmaların ayrıntılarını Enstitü Müdürü Prof. Namık Yalçın'dan alabilirsiniz.
MAM Yer Bilimleri Enstitüsü'nün kapatılıp İTÜ'ye bağlanması için bundan yaklaşık iki yıl önce İTÜ'den Prof. Celal Şengör ve Prof. Naci Görür TÜBİTAK Başkanlığı'na bir raporla başvurdular. O zamanki TÜBİTAK Başkanı Prof. Dinçer Ülkü rapora karşı görüşleri de aldıktan sonra, konuyu TÜBİTAK Bilim Kurulu'na getirdi ve talep reddedildi. Bugünkü TÜBİTAK Başkanı ise tamamen İTÜ'ye angeje olmuş olup sizin de değindiğiniz gibi kaynakları İTÜ'ye aktaracak bir hizipleşme içindedir. Şimdi MAM'ın başına gelen Naci Görür ile birlikte 8 milyon doları İTÜ ile birlikte harcarlar. Diğer örneği ise Prof. Namık Yalçın'ın da Deprem Konseyi'ne seçilmeyişidir. Zira Namık Yalçın da, Namık Kemal Pak'ın hizibine dahil değildir..."
Benzer iddialar Kandilli Rasathanesi'nin de yine Boğaziçi'nin elinden alınmak istenmesi şeklinde. Işıkara'nın Kosey'e alınmayışı da yine çok önemli.
Özetin özeti: Bilim adına çok tehlikeli oyunlar oynanıyor. Sanıyorum müthiş pazarlıklar söz konusu. Üniversiteler ve diğer bilimsel kurumlar bir bir paylaşılıp, birilerinin etki alınana giriyor. Bundan da bilimin kazanmayacağı kesin!!!


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr