Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her koşulda ille de eğitim diyoruz. Eğitilmiş insan gücünün, bugünün dünyasında en büyük zenginlik olduğunu söylüyoruz. Peki ama nasıl bir eğitim?
Niye çalışmıyor diye sıkıştırdığınız çocuğunuzun ders kitaplarına hiç göz attınız mı?
Okuldan neden soğuduğunu hiç araştırdınız mı?
Daha da önemlisi Türk eğitim sisteminde başarılı olmak için nelerden fedakârlık ettiklerini ve bunun karşılığında neler kazandıklarını hiç sorguladınız mı?
Bir pazar günü yazılacak, konuşulacak bir konu mu bu diyenleriniz mutlaka çıkacaktır.
Keyifli konulardan söz etmek varken, örneğin manyakçasına izlediğimiz diziler ve onlara yönelik magazin haberleri, gazete ve televizyonları tepeden tırnağa renkli ve süslü haberlerle donatmışken, şimdi eğitim de nereden çıktı, bıkmadın mı hâlâ yazmaktan diyenleriniz de olacaktır.
Haklı ama çok haklısınız. Ancak, sanki gençler, bu konuda bizden çok daha duyarlılar. En azından bir bölümü.
Zaten en büyük “zulmü” onlar yaşıyor, faturasını da onlar ödüyor.
Çalınan yıllar da onların, boşa geçen yıllar da...
Eğitim adına, birbirimizi çok ciddi anlamda kandırıyoruz. Bazen dershanecilik oynayarak, bazen de çalınan sorularla sınavlar yaparak.
Aşağıdaki satırları okuyup da hangi birimiz onlara karışı duyarsız kalabilir ve eğitimi bir kez daha getiri ve götürüleriyle sorgulamaktan kaçınabiliriz ki!..

Eğitim mi, dayatma mı?
“Sayın Abbas Güçlü biz gençlerin sesini duyurduğunuz için size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ancak benim de bir maruzatım var size: Bunu aşağıda maddeler halinde yazdım. İlginize şimdiden teşekkür ederim.
Bir eğitim veriliyorsa bunun mantığı ve nedeni açıklanmalı, yok ezberleyin diyerek çocuğun aklında soru işaretleri bırakılmamalıdır. Yok, eğer böyle yapılıyorsa zaten bunun adı eğitim değildir. Çünkü eğitim insanlara belli bilgileri dayatmak değil. Onun adı propagandadır.
Eğitim insanlara davranışlarını geliştirmelerini öğretmektir.
Eğitim sistemi ise bu amaca ulaşmak bir yana, tek yönlü, yanlış aşırı bilgi yüklemesi sonucunda insanların hayal gücü, yeni fikirler oluşturma, merak etme ve öğrenme isteklerini köreltiyor. Yani, derslerde hayal gücünün kullanımına yönelik konular işlenmeli, öğrenciler hayal etmeye ve düşünceye yönlendirilmelidir.
Pozitif yaklaşımı olan yaratıcı insanlar, dünyanın, kurumların gelişimini sağlayan insanlar onlardır. Yani, geleceğin başarılı insanları, üretken zekâya, hayal gücüne, esnekliğe ve güçlü vizyona sahip insanlardır.
Bizde ise öğrenciler okul-dershane-ev üçgeninde esaret altındalar. Kafasını kitaplardan kaldırmayan gençler gördükçe, bu duruma deliriyorum. Çünkü hayatımızın bu kadar esaret altına alınmasına nasıl izin verebiliyoruz?
Peki, dünyada dershaneleri eğitimin bütününe sokmuş bizden başka bir ülke var mıdır? Açıkçası, Milli Eğitim Bakanlığı’nın adını, özel dershaneler bakanlığı yapsak yeridir.
Ülkelerin kalkınmasını eğitilmiş nüfus sağlar. Mademki eğitim bir ülkenin kalkınmasında bu kadar önemlidir, öyleyse toplumu meydana getiren gençleri olumsuz yönlerde eğiterek ülkeyi yıkmak mümkündür.
Filozof diyor ki, ‘En büyük devletler gençler tarafından yıkıma sürüklenmiştir.’ Yani, Ovidius’a göre ‘gençlerini kitapla beslemeyen milletlerin sonu acıdır.’
Bence insanlar ilk gençlik yıllarından itibaren hem zihinsel hem de fiziksel çalışmayla yetiştirilmelidirler. Sınav ve dershane odaklı eğitim, eğitim midir? Açık öğrenimden öğretmen mi olunur? Hiperaktivite ve dikkat eksikliği konusunda öğretmenler ne biliyor? Okulda psikoloji dersi gören bir öğrenci nasıl olur da üniversitede bu bölümü seçemezken, bir sayısal öğrencisi seçebilir?
Tarih bir bilim dalıysa ve bilim araştırmak, incelemekse neden ezberlenir. Ezberlenen bir şey bilim olabilir mi? Bir güzelsanatlar öğrencisi niçin matematik sınavına sokulur?
Aslında bunları tartışmak gerekiyor?
Ne de olsa en mühim ve feyzli vazifemiz milli eğitim işleri değil midir?
Eğer bunları tartışırsak, beni de çağırırsanız sevinirim. Orbay SOYDAN”
Özetin özeti: Soran, sorgulayan gençler yetiştirip onların önünü açmadığımız sürece, dizilerle uyutulmaya devam edeceğiz. Sorumlularını da hiç uzaklarda aramayın, hemen yanıbaşınızdalar!..