Eğitimle ilgili hangi bakan gündeme gelse, hemen bir şeyler çağrıştırır. Kimi kadrolaşmayı, kimi ilgisizliği, kimi de yaz-boz projeleri anımsatır.
İçinde bulunduğumuz dönem ise sıkıntıların had safhaya çıktığı bir dönem olarak hatırlanacak gibi görünüyor.
Eğitimle uzaktan yakından ilgisi olan kiminle konuşsanız, hemen hepsinin bir hikâyesi var. Her gün binlerce mail geliyor. Okudukça da içiniz kararıyor. Ama yine de okumaya devam ediyorsunuz. Çünkü hepsi de gerçek bir yaşam öyküsü ve hepsi de bir ömür törpüsü.
İşte o maillerden bazıları. Belki birilerinin ilgisini çeker de çözüm üretirler beklentisindeler...
Hayatımız altüst oldu
“KPSS skandalının patlamış olduğu aylarda referandumun olması nedeniyle basında yeterince yer alamadık. Bu nedenle sesimizi duyuramadık, sınav iptal oldu. Yeni sınav yapılıp, puanlar hesaplandı derken sonuçlar açıklandı. Nasıl bir tesadüftür ki; sonuçların açıklanması, 9 günlük bir bayram tatiline denk geldi. Şimdi ise benim gibi 10 Temmuz 2010 sınavında hakkıyla atanacak puanı almış; ancak 31 Ekim 2010’daki yenilenen sınavda puan hesaplama sitilinde yapılan değişikle atanamayacak puan alan ya da sınırda kalan birçok arkadaşımız var. Bayram tatili nedeniyle kimse yine bizimle ilgilenmedi. Haberlerde devlet büyüklerimizin bayram mesajları, garajlardaki doluluk, kaçan kurbanlıklar, trafik vs gündeme oturdu. Lütfen bizleri gündeme taşıyın, bizim sesimiz olun. Ek alım yapılıp bizlerin atanmasına ve ışık saçmamıza yardımcı olun. Esas mağdur edilenler bizleriz. Geleceğimizi yetiştirecek olan bizleri, bir kenara itmeyin, umutsuzluğa terk etmeyin.”
Parçalanmış aileler
“Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu sorunu yıllardır devam ediyor. Kendimden örnek veriyorum.
Eşim Mersin’de 5. yılına başladı. İl emri olmadığından dolayı hizmet puanına takılıyoruz.
Mersin 1. bölge. En az hizmet puanının verildiği il. Atamayı Ankara’ya istiyoruz. Kadrolu öğretmenlere il emri ile eş durumu ataması var bizlere yok. Ne olacak bizim sonumuz?”
Açıköğretimliler üvey evlat mı?
“AÖF’nin bir milyon beş yüz bin öğrencisi var ve bu öğrencilerden 450 bini tek dersten bekliyor. Bilindiği gibi AÖF’nin af sınavı, tek sınavı, ek sınavı ve raporlu sınavı yok. Tek ders bile olsa bir yıl tekrar edecek ve aynı harcı yatıracak öğrenci. Yıllardır af sınavı için bir dolu çalışmalar yapılmış ancak AÖF yetkilileri buna yanaşmıyor, sanırım gelirlerinin üçte birini kaybetmek istemiyorlar. Dekanlıktan alınan bilgiye göre sınav imkânsız ancak bir af gelebilirmiş ve bu da ancak TBMM‘den yapılabilirmiş. TBMM’ye mail yağarsa el atarlar sanırım...
Umudumuz sizde, kamuoyu oluşturmak konusunda öğrenciler pek bir şey yapamıyor, yapılanlar da bölük pörçük. Çünkü AÖF’lilerin bir araya gelme olanağı pek zor. Ancak köşenizde bu işe el atarsanız, bu sıkıntıyla ilgilenirseniz, çözülecek gibi görünüyor. Bir af, tek ders affı geçmişte de yapılmış zaten bu ilk olmayacak.”
FATİH için Fatihleri unutmayın!
“Sayın Başbakanımız yakın geçmişte haberlerde birilerine: “Bırakın vatandaşı, öğrenmek istediğini sorsun sorgulasın. Bunlar vatandaşın en doğal hakkı” demişti. Şimdi vatandaşlar olarak bu beyana istinaden şu soruları kendisine sormak istiyoruz:
1- Bilişim sınıflarındaki bilgisayarlar başında bilişim teknolojileri öğretmeni olmayacaksa, hizmet vermeyip işler durumda bulunmayacaksa, bunca masraf yapılarak niye alındı?
2- Arabalarda rot balans ayarlarına varıncaya kadar her işin bilgisayarlarla yapıldığı günümüzde okullarımızda bilgisayar ders saatlerinin azaltılması, seçmeli ders haline getirilmesi neye hizmet ediyor? Ders saatleri niye artırılmıyor? Zorunlu dersler içinde neden yer almıyor?
3- Beş binden fazla bilişim teknolojileri öğretmeni bulunduğu, bunların işsiz oldukları, herkesin malumudur. Her okulumuza bir tane bilişim teknolojileri öğretmeni neden görevlendirilmiyor?
4- Böylesi zor şartlarda üniversite bitiren gençlerimiz işsiz kalacaksa, vatanına milletine faydalı olamayacaksa, emeklerimize yazık değil mi?”
Özetin özeti: Gençlere bugün kulaklarını tıkayanlar, yarın bundan pişmanlık duyabilirler...