Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversiteyi kazandığı halde liseden mezun olamayan binlerce öğrenci var. Hem de en iyi üniversiteleri kazanmalarına rağmen...
Kayıtlar bitti bitecek. Üniversitelerin çoğunda da dersler ya başladı ya da başmak üzere. Ama hâlâ bu öğrenciler için çok şeyler yapılabilir.
Öğrencilerin kabahati yok mu? Elbette var. Adı üstünde onlar delikanlı.
Peki hata yapan sadece onlar mı?
MEB’e, YÖK’e, ÖSYM’ye, Talim Terbiye Kurulu’na bakın, öylesine büyük hatalar yapıyorlar ki, milyonlarca öğrencinin kaderi ile oynuyorlar.
KPSS’de yaşanan kopya skandalının failleri de maalesef öğretmenler.
Elbette yanlış örnekler, örnek olarak gösterilemez. Ama yetişkinler hata yaptığında hiçbir şey olmazken neden öğrencilere çok büyük cezai müeyyideler uygulanıyor, asıl sorgulanması gereken bu değil mi?
Öğrencilerin yaptıkları ne, bir bir bakalım:
Tembellik: Evet yapmamaları gerekir. Çünkü asli işleri bu. Okulunda başarılı olmayan, verilen ödevi yapmayan birisi, yarın hayata atıldığında diğer sorumluluklarını nasıl yerine getirebilir ki diyenler elbette çıkacaktır. Çok doğru. Peki ama sınıfta kalan o öğrenciler kadar, onları kazanma konusunda hiçbir çaba göstermeyenlerin hiç mi kabahati yok?
Örneğin çok ünlü bir okulumuzda 30’a yakın öğrenci, bir öğretmenin inadı yüzünden liseden mezun olamıyor. Neden? Çünkü yıl içerisinde öğretmenlerini kızdırmışlar.
Yaptıkları doğru mu? Kesinlikle hayır. Zaten eminim ki onlar da şu anda o yaptıklarına bin pişmandır.
Zaten yeterince de cezalandırıldılar.
Haziran ve temmuzda girdikleri sınavda başarısız oldular. Yeni bir sınav hakkı daha tanınsa görünen o ki yine sonuç değişmeyecek.
İşte bu yüzden böylesi durumlarda alternatiflerin geliştirilmesi gerekir. Örneğin pek çok ülkede olduğu gibi dersi veren öğretmen ile sınavları yapan öğretmenler birbirinden farklı olsun ki yıl içerisindeki sorunlar, sınavlara yansımasın!..
Eğer bir okulda, bir derste yüzde 50’nin üzerinde başarısızlık söz konusu ise orada suçu sadece öğrencide aramamak gerekir. Ayrıca en yüksek puanlı bu okullara giren öğrenciler, o yaş grubunun en seçkin öğrencileri yani sıradan değiller ve son sınıfa kadar gelip tek derse ya da aynı hocanın iki dersine gelinceye kadar tüm derslerini de başardılarsa, onlara başarısız damgası vurmak haksızlık olur.
Eğer ille de çok katı kurallar uygulanacaksa, ki herkese eşit oranda uygulanacaksa kesinlikle uygulanmalıdır, çünkü eğitim bir disiplin işidir, işte o zaman bu sıkı ölçme değerlendirme sistemi öğretmenler için de geçerli olmalıdır.
Örneğin üniversite giriş sınavlarındaki Türkiye ortalamalarına bakıldığında, onca dershane desteğine rağmen, bazı derslerde yüzde 20’lik bir başarı bile söz konusu değilse oturup düşünmek gerekmez mi? O zaman bu mantıkla, bu dersi veren tüm öğretmenleri ya kapı önüne koymak gerekir ya da hizmet içi eğitime alınmalı diyenler çıkarsa ne olacak?

Öğrenci affı
Evet dünyanın hiçbir ciddi ülkesinde öğrenci affı da yok, ek sınav da... Ama yine dünyanın hiçbir ülkesinde, yoldan geçenler de öğretmen diye sınıfa sokulmadı.
Dünyanın hangi ciddi ülkesinde eğitim fakültesi mezunu olmadığı halde öğretmen olan var? Hangi ciddi ülkede üç beş aylık uzaktan eğitimle öğretmen olanlara rastlanır? Daha da önemlisi dünyanın hangi ciddi ülkesinde öğretmenler kendi branşlarıyla ilgili girdikleri sınavlarda, 100 üzerinden 5, 10, 15 alıyor?
Öğretmenlere ve yaptıkları kutsal mesleğe saygımız sonsuz. Bunu her vesileyle dile getiriyoruz. Ayrıca her koşulda da onların haklarını savunuyoruz. Ama öğrenci olmazsa öğretmenliğin de bir anlamı olmaz. Daha da önemlisi öğretmenler sadece çalışkan öğrenciler için yok. Başarısız, tembel, sorunlu öğrenciler de onların öğrencileri ve onların da diğerleri kadar yakın ilgi ve desteğe ihtiyaçları var.
Kaldı ki eğitimin öncelikli amacı, öğrenciyi çeşitli bahanelerle harcamak değil, her koşulda onları kazanmaya çalışmaktır.
Ve bunu yapabildiğimiz sürece başarılıyız. Yoksa gerisi hikâye...
Özetin özeti: Eğer bugün Türkiye’de büyük bir eğitim sorunu varsa, bunun sorumlusu sadece öğrenciler değildir. Cumhurbaşkanından öğretmenine, velisinden medyaya kadar hepimiz bu konuda suçluyuz. İçimizde en masum olan yine de öğrenciler. Çünkü, onlar hâlâ çocuk!..