Gerçekten bu problemin sil baştan yeniden ele alınıp "amaçların" yeniden ve herkesin kabul edeceği şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor.Tamam eğitim şart da, nasıl bir eğitim ve ne için eğitim sorularına inandırıcı cevapların bulunmasının zamanı geldi de geçiyor.Eğitim, sosyal gelişim için mi, bilgi hamallığı için mi, yaşam için mi, istihdam için mi, yoksa bizde olduğu gibi sınavlar için mi? Madde sayısını olabildiğince artırabiliriz. Çünkü her ne kadar kâğıt üzerinde belli amaçlar var gibi gözüküyorsa da, iktidardan iktidara, okuldan okula, öğretmenden öğretmene, aileden aileye değişen farklı amaçlar öylesine çok ki! Hemen herkes de kendi içinde haklı!Bir imam hatip öğrencisinin eğitimden beklentileri ile fen lisesi öğrencisinin beklentileri çok farklı. Yine aynı şekilde Van'daki bir öğrencinin eğitimden anladığı ile İstanbul'dakini ortak noktada buluşturmak hiç de kolay değil.Cumhuriyetin ilk yıllarında Tevhidi Tedrisat Kanunu yani eğitimin birleştirilmesi kanunu ile ortak amaç ve ortak hedefler doğrultusunda yeniden yapılanmanın gerekçesi buydu. Eğitim deyince ortak bir düşünce platformu oluşsun. Ama nerede?..Yaşam hakkından sonra, en temel hakların başında eğitim hakkı geliyor. Eğitilmemiş bir insanın ne kendisine, ne ülkesine, ne dünyaya ne de doğaya saygısı olabilir. Yönetim anlayışı ne olursa olsun, her ülkenin temel eğitimi zorunlu hale getirmesi ve olabildiğince uzatması işte bu yüzden. İyi bir yurttaş yetiştirmenin yolu, daha iyi ve daha uzun temel eğitimden geçiyor.Ama, başta biz olmak üzere kaç ülke bunu gerçekleştirebiliyor? Eğer anayasal zorunluluk olan bu konuyu yeterince ciddiye almış olsaydık, halen 7,5 milyon insanımız okuma yazma bile bilmiyor olabilir miydi?.. Temel Eğitim Kanunu'na baktığınızda eğitimin amacı başlığı altında onlarca madde sıralanıyor. Ama, öğrencilerle konuştuğunuzda, "Onca dersi niye alıyoruz? Bütün bu bilgiler ne işimize yarayacak ki?" sorusuyla karşılaşıyoruz... Türk eğitim sisteminin tamamen sınavlara endeksli olduğunu biliyoruz. Öğrencilerin de, ailelerin de, okulların da tek hedefi var: ÖSS'de, OKS'de ve diğer giriş sınavlarında daha yüksek başarı elde etmek. Peki bu öğrencilerden ileride ne kadarı ayakları üzerinde durup iş güç sahibi olabiliyor. Bu hiç kimsenin umurunda değil. Özellikle de öğretim kurumlarının. Oysa eğitimin ve okulların öncelikli amacı, önce istihdam ve ardından da başarılı, mutlu, bir o kadar da bol kazançlı bir gelecek sunmak olmalıydı. Elbette Temel Eğitim Kanunu'nun öngördüğü, vatanını milletini seven, hoşgörülü, soran, sorgulayan yurttaşlar yetiştirmek, her şeyden önemli ama devletin amaçları kadar, bireylerin hedefleri de artık dikkate alınmalıdır.İstihdam garantisi olmayan, üretkenlik kazandırmayan, karşılaştığı sorunlar karşında ezilme ya da kaçma yerine çözüm üretmekten yılmayan gençler yetiştiremiyorsak, eğitimin amaçları yeniden sorgulanmalıdır.Hele hele Türkiye gibi nüfusun neredeyse üçte birinin okuma çağındaki çocuk ve gençlerden oluştuğu ülkelerde bu çok daha ciddiye alınmalıdır. Şimdi bazı aklıevveller, eğitimin ve üniversitenin amacı, meslek adamı yetiştirmek, iş bulmasına yardımcı olmak değil entelektüel birikim, bilim, teknoloji üretmek gibi farklı trendler ortaya koyabilirler. Elbette bu tür söylemlere de saygı duyarız. Ama, okumuş işsizlerin son sürat arttığı şu günlerde, üniversite mezunları, "Onca yıl niye okuduk?", "Bu kadar yıl okudun da ne oldu. Bir iş bile bulamıyorsun" şeklinde aşağılayıcı yorumların hedefi haline geldiyse, bugünkü eğitim sistemi ve hedefleri yeniden sorgulanmalıdır.Özetin özeti: Bireysel ve toplumsal gelişimin olmazsa olmazı olan eğitim, yanlış ellerde, yanlış amaçlara yöneldiğinde, yanlış sonuçlar doğurabiliyor... aguclu@milliyet.com.tr İstihdama yönelik eğitim