Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Öğrenci değişim programları hemen her ülkede çok yaygın. ERASMUS ve Farabi bunların en bilinenleri. ERASMUS, Avrupa Birliği ülkeleri arasında gerçekleştirilen üniversiteler arası öğrenci değişim programı, Farabi de ulusal olanı. Ayrıca sivil toplum örgütleri kanalıyla bütün dünyayı kapsayan çok farklı değişim programları da söz konusu. Bir de paralı olanlar var ki onlar da giderek yaygınlaşan bir şekilde hayatımıza giriyor.
Küresel ekonomiyle birlikte, coğrafi sınırlar çoktan kalktı. Öğrencilerin artık pek çoğu üniversiteye bir ülkede başlıyor, bir başka ülkede bitiriyor. Değişim programları çerçevesinde, bir yıllığına yurtdışına giden liselilerin sayısı, her yıl katlanarak artıyor.
Üniversite reyting sıralamalarında yabancı öğrenci oranı ve çeşitliliği, önemli kriterlerden biri olma yolunda. Yani, öğrenci değişimi, önümüzdeki yıllarda eğitimin olmazsa olmazlarından biri haline gelecek.
Peki biz bu olaya nasıl bakıyoruz ve ne kadar yararlanabiliyoruz?
Sıcak baktığımız kesin. Sayılardaki artış bunun bir göstergesi. Yerel değişim programı Farabi’nin henüz istenilen sonucu ulaşılamasa da düşünülmüş olması, önemli bir gelişme.
Pek çok konuda eleştirdiğimiz YÖK’ün bu konudaki çabaları takdire şayan. Hem değişim programlarına hem de yabancı öğrenci sayısının artırılması konusundaki yakın ilgileri, eğer sekteye uğratılmazsa önümüzdeki yıllarda Türk üniversitelerine önemli bir açılım sağlar.

Yaşanan sıkıntılar
Bu noktada sıkıntılar yok mu? Fazlasıyla var. Ama hiçbiri aşılmayacak sorunlar değil. İşte bu sorunlardan bazıları:
- Yabancı dil düzeyinin yetersiz oluşu
- Ortak eğitim programlarının bulunmayışı
- Akreditasyon
- Gerek devlet, gerekse üniversite ve ailelerin bu konuya yeterince bütçe ayırmamaları
- Organizasyon birimlerinin eksikliği ve yetersizliği
- Barınma olanaklarının kapasitenin çok altında kalması...

Giden gitmeyen farkı
Öğrenci değişim programları öğrenciler üzerinde nasıl bir farkındalık yaratıyor? Bunu görmek için yurtdışına giden öğrenciler ile gitmeyenleri yakından gözlemek gerekiyor. Bu konuda bir araştırma var mı bilmiyoruz. Ama gidenlerin yaşamlarının sonraki aşamalarında çok daha vizyon sahibi oldukları kesin.
Arada başarısız örnekler yok mu, elbette var. Ama değişim sonrasında yaşamlarında farkındalık yaratıp çıtayı yükseltenlerin sayısı o kadar fazla ki, bu da değişimin bir kez de olsa yaşanması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Okullar ve aileler bu konuda fazlasıyla caydırıcı olabiliyorlar. Bin tane bahane sayabiliyorlar. Ama sonuçta memnuniyet oranlarına bakıldığında, göndermedeki tereddüt ve endişelerin, dönüşte yerini memnuniyete bıraktığını görebiliyoruz.
Peki bu konudaki genel isteği, kararlılığa ve sürekliliğe dönüştürecek emareler söz konusu mu? Evet demek de zor, hayır demek de. Çünkü çoğu zaman bu konuda söylenenler ile uygulamalar birbiriyle örtüşmüyor.
Örneğin, öğrenciden ailelere, üniversitelerden hükümete hemen herkes, değişimin öneminden bahsediyor ama değişimin olmazsa olmazı olan yabancı dil konusunda gerekenleri yerine getirmiyor. Bu da daha en başında hayallerin yıkılmasına neden oluyor.
ERASMUS ile gönderilen öğrenci sayısı şu anda olabilenden çok daha iyi olabilirdi. Olmadı. Farabi konusunda da gelinen noktanın çok ilerisinde olmamız gerekirdi. Üstelik YÖK’ten de tam destek alınmışken. Ama sanki üniversiteler, en azından pek çoğu, bu değişim programlarına sıcak bakmıyor. Gelen öğrenciye de, giden öğrenciye de bir külfet olarak bakıyorlar. Bu da sistemin tıkanmasına yetiyor da artıyor...
Hemen her öğretim kurumu ya da MEB ve YÖK bu konuda bir çıta koymalıdır. Örneğin kontenjanın yüzde 3’ü, 5’i, 15’i gibi. Eğer bu olmazsa değişim programlarının gelişmesi çok uzun zaman alabilir.
Yabancı öğrenciler üniversitelerimizi evrensel hale getirirken, yurtiçi değişim programları da üniversiteler arasındaki diyaloğu artıracaktır...
Özetin özeti: Yerel ligde değil de dünya liginde oynamak isteyen bir ülke olma konusunda kararlıysak, öğrenci değişim programlarına her zamankinden çok daha fazla önem vermemiz gerekiyor.