Geleceği görmek, geleceği yakalamak, geleceği yönetmek. Her biri çok iddialı kavramlar. Böylesi büyük laflar söylemek her babayiğidin karı değil. Yüzlerce, hatta binlerce yıl sonrasını gören filozoflar zaten mazide kaldı. Bırakın 50 yıl sonrasını, bir bulabilsek on yıl ötesini gören bilimadamı, politikacı ve ekonomistleri başımızın üzerinde taşıyacağız...
İşte böyle bir ortamda ANAP lideri Mesut Yılmaz, "geleceği yönetmek" gibi çok önemli bir kavramı gündeme getirdi. Yardımcısı Ahat Andican da, önceki gün CNN Türk'te Mehmet Ali Birand'ın programında Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz ve Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'le tartışırken, lafı döndürüp dolaştırıp bu noktaya çekti. Siz diğer konuları bırakın da, genel başkanımın bu sözüne dikkat edin. Benim liderim öyle bir lider ki, bakın işte böyle büyük laflar ediyor demeye getirdi...
Andican haklı. Hem de çok haklı. Büyük laflar etmede lideri Yılmaz'ın üzerine yok. Bunu en iyi kendisi biliyor. Ama ettiği bu büyük laflar ne kadar gerçekleşiyor? İşte galiba onu bilmiyor. Ya da biliyor da bilmemezlikten geliyor. Oysa Prof Dr. Ahat Andican üniversitedeyken daha gerçekçiydi. Demek ki politikacı olunca bilimin somut verilerinden uzaklaşıp, lafla da idare edilebiliyor...
Lafı fazla uzatmadan dört yıl öncesine dönmek istiyorum. Yıl: 1996. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz. Mekan: Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu. Ortam: Askerlerin itelemesi, CHP'nin gayreti ve toplumun yükselen sesi ile 8 yıllık kesintisiz eğitimin TBMM'de kabulünden hemen önce gerçekleşen 15. Milli Eğitim Şurası...
Yılmaz'ın geleceği görme, geleceği yönetme ve geleceği yönlendirmeye ilişkin görüşlerini, o zaman da uzun uzadıya dinledik. Özetle şunları söyledi:
8 yıllık kesintisiz eğitim yasası kabul edildiğinde, üç yıl içerisinde, ikili eğitimden tekli eğitime geçilecek, sınıf mevcutları 70, 80'den 30'a inecek, herkese en az bir yabancı dil öğretilecek, her okula bilgisayar laboratuvarı açılacak, öğretmen maaşları iyileştirilecek, gençlerimiz, öğretmenlerimiz, velilerimiz daha mutlu hale gelecek. Gelecek eğitimdedir. Biz de bunun takipçisi olacağız...
Yılmaz'ın hedefleri tutmadı
Benzeri konuşmaları daha önce Clinton ve bazı başkanlar da yapmıştı. Yılmaz onları mı taklit etmişti, yoksa yüreğinden gelen sese mi kulak vermişti? Tam anlayamadık. Ama, umutla geleceği gören Başbakan'ın, geleceğe yönelik beklentilerinin gerçekleşmesini bekledik.
Yasa kısa sürede Meclis'ten geçti. Ardından bağışlar, Dünya Bankası ve zorunlu kesintilerden Milli Eğitim'in kasasına trilyonlar akmaya başladı. Bugün gelinen nokta ise ortada...
Yılmaz'ın o gün orada söyledikleri politik bir avutmaca mıydı? Yoksa geleceği görme konusundaki önsezilerinin dile getirilişi mi idi pek anlayamadık!..
ANAP liderinin geleceğe yönelik söylemlerine bir diyeceğimiz yok. Gerçekten çok isabetli öngörülerde bulunabilir. Ama o bir filozof değil politikacı. Sadece fikir üretmekle kalmayıp, onu hayata da geçirmesi gerekir...
Ama yine de hakkını yemeyelim. En azından geleceği düşünüyor. Başkalarında o da yok!..