Dünya değişiyor. Hem de çok hızlı. Ama bazı alanlar var ki aradan bin yıl geçse de gelenekselliğini koruyor. Örneğin yüz yüze eğitim. Teknolojinin en fazla etkilediği sektörlerden biri olmasına rağmen Aristo’dan bugüne önemini hiç kaybetmedi. Kaybetmeyecek de...
Eğitim ve öğretimi iki ayaklı olarak görmek gerekir. Öğrenmeyi her ortamda ve her argümanla gerçekleştirebilirsiniz. Eğitim öyle mi? Her şeyden önce sosyal bir ortamın olması gerekir. Öğretim kurumları da bu konu da biçilmiş kaftanlar. Dünden bugüne hep ayakta kalmaları da bu yüzden...
Peki, değişen çağlarla birlikte öğrenme yöntemlerinde ve eğitim kurumlarında da farklılıklar yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor. Hem de fazlasıyla. Örneğin temel eğitim süresi; üç yılla başladı, zorunlu hale getirildi ve 15 yıla kadar uzadı. İlk çağlardaki sözel derinlik, zamanla, temel bilimlere ve teknolojiye yöneldi. En büyük ivmeyi de üniversiteler gösterdi...
Üniversitelerin geçirdiği bu değişim süreci ve geleceğe yönelik beklentiler, hafta başında Boğaziçi Üniversitesi’nde tartışılacak...
Uluslararası birçok fikir önderini bir araya getirmesi beklenen “Küreselleşme ve Yükseköğretim” Konferansı’nda, globalleşmenin üniversitelere etkisinin yanı sıra, geleneksel üniversitelerin geleceği; yurtdışı kampüslerde aynı seviyede eğitim alınıp alınamayacağı gibi önemli sorular masaya yatırılarak, paydaşlar ve uzmanlar tarafından cevaplar aranacak.
Eminiz ki renkli tartışmalar yaşanacak, birbirinden enteresan görüşler ortaya atılacak. Sonuç ne mi olur? Kim ne derse desin, 100 yıl sonrasının dünyasında da tıpkı dün ve bugün olduğu gibi, okullar ve üniversiteler var olmaya devam edecekler. Çünkü onlar, insanlığın hafızası ve çok daha önemlisi, itici gücü...
Boğaziçi’nde yapılıyor
Boğaziçi Üniversitesi ve Foreign Policy Association (Dış Politika Derneği); yükseköğretimin, küreselleşme ile birlikte karşılaştığı yeni fırsatlar ve tehditleri tartışmak üzere, “Küreselleşme ve Yükseköğretim” konulu bir konferansa ev sahipliği yapıyor.
Pazartesi günü, Rektörlük Konferans Salonu’nda, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu ve Foreign Policy Association (Dış Politika Derneği) Başkanı Noel Lateef’in ev sahipliğinde gerçekleşecek konferansta; New York Üniversitesi Rektörü John Sexton açılış konuşmasını yapacak. Ayrıca, NASDAQ Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Meyer ‘Sandy’ Frucher ve Monterey Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Başkanı Sunder Ramaswamy gibi uzman isimler de konuşmacı olarak konferansa katılım gösterecekler.
Dış politika üzerine faaliyet gösteren, dünyanın en köklü ve önde gelen bağımsız düşünce kuruluşlarından Foreign Policy Association, aynı zamanda ABD’nin en geniş münazara platformlarından biri olan “Great Decisions” programını yürütüyor. Her yıl global gündemi belirleyen konular arasından seçilen sekiz başlık üzerine yüz yüze ve online tartışmaların düzenlendiği Great Decisions tarafından bu yıl belirlenen sekiz madde arasında “Türkiye’nin Önündeki Engeller” (Turkey’s Challenges) konu başlığı ise dikkat çekiyor...
Türkiye’nin önündeki engelleri saymaya kalksak değil bu köşe, sayfalar yetmez. Eğitimin önündeki engeller de ondan aşağı değil. Bence değişimden çok, o konuşulmalıdır...
Kampüs mü, kent mi?
Pazartesi günü aynı derecede önemli bir başka sempozyumu izlemeye gideceğim için İstanbul’da olamayacağım. İşte bu yüzden, umarım, üniversitelerin değişen rolleri konuşulurken, bugünün gençliğinin tercihinin kent üniversitelerinden mi yoksa kampüs üniversitelerinden yana mı olduğu da konuşulur.
Örneğin Boğaziçi, bugünkü muhteşem yerinde değil de içerlerde bir yerde olsaydı aynı ilgiyi görür müydü? Harvard İstanbul’a bir kampüs açsa, aynı hocaları, aynı geleneği getirse, aynı sonucu alır mı?
Rize’nin kuru fasulyesi pek meşhur. Ama aynı malzeme ve aynı aşçı ile İstanbul’da aynı tat tutturulamıyor. Havasından deniyor. Anlayacağınız, kuru fasulye için gerekli hava üniversite için de şart mı?..
Eğer ille de bir şeyler tartışılacaksa, umarız süre ve alınacak derslerin çeşitliliği de ele alınır. Çünkü her ne kadar Avrupa’da üç yıla inse de 4 yıl bugünün gençliği için uzun bir süre ve derslerin pek çoğu da gereksiz. Süre kısaltılmalı, seçmeli ders çeşitliliği de artırılmalıdır. Hatta yarısının sanal olarak, yurtiçi ve yurtdışı üniversitelerden alma zorunluluğu getirilmelidir...
Özetin özeti: Sonuçta her şey öğrenciler için ise, onların da görüşü alınmalıdır. Umarım, gençlere de söz hakkı verilir!..