Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


2000 yılını ne kadar da çok beklemiştik. Hazırlıkları yıllar öncesinden başlamıştı. Adına milenyum dendi. Milenyum çocuğu, milenyum modası, milenyum kampanyaları için adeta yarış yapıldı. 2000'e giriş muhteşem oldu. Dünyanın dört bir yanındaki kutlamalar, öncekilerden çok farklıydı. Sanki her şey çok farklı olacaktı...
Sadece yeni bir yıla değil, yeni bir yüzyıla, yeni bir bin yıla giriyorduk. Heyecanı büyüktü. İşte geldi, geçti. Ne bilgisayarlarda sanal kıyamet koptu, ne de Noel Baba öncekilerden farklı hediyeler getirdi...
Yazılı ve görsel basında Türkiye'de ve dünyada yılın olayları değerlendirmesi uzun uzadıya yapılıyor. Ortaya çıkan tablo griden de öte siyaha yakın. Oh be nihayet bitti diyenlerin oranı, iyi bir yıldı diyenlere göre çok daha fazla. Şimdi bütün umutlar 2001'de. Bakalım o ne kadar beklentilerimizi karşılayacak?
Sorunların çözüldüğü bir yıl mı olacak, yoksa yeni sürpriz sorunların yaşandığı bir yıl mı? Yaşayacağız göreceğiz...

Gelen yeni yıl mesajları öylesine güzel temennilerle dopdolu ki, insan okudukça mutlu oluyor. Ama kafanızı bilgisayardan kaldırıp gazetelere göz attığınızda bambaşka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Panel ve konferanslarda bize sık sık yöneltilen eleştirilerde olduğu gibi hayatı karamsarlaştıran biz gazeteciler miyiz? Yoksa bu karmakarışık tabloda hepinizin payı mı var? İşin doğrusu, biz gazetecilerin tıpkı bir ayna gibi sadece ve sadece gerçekleri yansıtması gerekir. Ama her zaman öyle mi? Gazetecilerin objektifliği de, tıpkı yeni yıl dilekleri gibi zaman zaman sadece sözde kalmıyor mu?..
Yeni yıl dileklerine isterseniz önce çuvaldızı kendimize batırarak başlayalım. Medya olarak giderek kirlenen bir ortamda bizlere çok daha önemli görevler düştüğünün farkındayız. Önem verilen değerlerin alaşağı edildiği, iyilerin kötüyü değil, kötülerin iyiyi kovduğu bir dönemeçteyiz. Her ne kadar hep çalışan kazanır dense de hep aksine şahit olduğumuz günler yaşıyoruz. Ama başta Milliyet olmak üzere tüm medya yine de Türkiye'nin yüz akı kurumları olma yönünde önemli mesafeler kat edecek. Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi...

2000 yılı kırgınlıkların belki de en yoğun yaşandığı bir yıl oldu. Bu açıdan bakıldığında 2001 neden dostluk yılı olmasın ki! Kulağa bile hoş geliyor. Ama, söylemesi kolay gerçekleştirilmesi çok zor gibi. Kırmanın, dökmenin, itelemenin çok kolay olduğu günümüzde zor olanı kim tercih eder ki? Yine de dostluk yılı konusunda kararlıyım. En azından bir deneyelim. Tamam! Haklı kavgalarınız için haklarınız saklı kalsın. Ama kavgadan önce, dostluğu denemeye ne dersiniz?..

Eğitimin önemi her geçen gün artıyor bu kesin. Anne babalar da, gençler de, devleti yönetenler de artık daha fazla ve daha iyi eğitimden yana. İyi eğitim arayışı 2001'de de artan bir şekilde devam edecek. Öğrenci, öğretmen ve veli arasındaki dostluk eminim yeni yılda çok daha fazla pekişecek. Politikacılar da, onlar da gördü ki aradaki gerginliğin kimseye faydası yok.
2001'in başarı, mutluluk, sağlık, esenlik getirmesi dileğiyle...