Abbas GÜÇLÜ
PEK çoğunuz gibi yeni yılı ben de televizyon karşısında karşıladım. Ama program izlemekten çok, İnternetçilerin deyimiyle sörf yaptım...
Bir o kanala, bir diğer kanala, aynı kanalda on dakika kaldığımı hatırlamıyorum. Zaten uzun aralıklarla da televizyon kapalıydı. Oysa çok kanaldan önce, sadece TRT'ye mahkum olduğumuz yıllarda, yeni yılı televizyondan karşılamak ne büyük zevkti.
Hangi dansözün çıkacağı aylar öncesinden tartışılır, aylarca yıllarca yüzüne, sesine özlem duyduğumuz sanatçılarla yılbaşı gecesi hasret giderirdik.
Son yıllarda yılbaşı gecesi televizyonlar nasıldı hiç hatırlamıyorum. Ama önceki gece bir felaketti...
Hemen her gece o kanaldan bu kanala koşuşturan vıcık vıcık yüzler, bütün vıcıklıklarıyla yine karşımızdaydı.
Biri gidiyor, bir diğeri geliyordu. Bazen de hepsi birden, hep bir ağızdan günlerce önce çekimi yapılan programlarda gecenin anlam ve önemine hiç uymayan boş gözlerle bakıyor, bir şeyler mırıldanıyorlardı.
Yılbaşı ve Ramazan'ın ilk günüyle ilgili en güzel tanımlamayı Hürriyet'te Ertuğrul Özkök yaptı. Yazısının başlığı, "Mübarek Yılbaşı" gerçekten de öyle oldu. Bir yandan yeni yılı kutlama arzusu öte yanda Ramazan ayının manevi ağırlığı, televizyoncuları tam bir çıkmaza sokmuş. Böyle olunca da ne yeni yıl, ne de Ramazan gerektiği çoşkuda karşılanamadı.
Televizyonlarda hep aynı yüzler vardı. Sanki her gece her kanalda her programda görünmek zorundalarmış gibi gelen hiçbir teklife hayır demiyorlar. Zevkle dinlediğimiz sanatçılar bile dünkü curcunada gözümüze bir felaket göründü. Hele hele yılların dev sanatçılarının kendilerini zaman zaman çok komik durumlara düşürmesi, kendi geçmişleri bir yana, anılarımıza karşı yapılan en büyük saygısızlıktı.
İçlerinde en derli toplusu, en özenle hazırlananı yine de Kanal D idi. Ama öylesine sanatçı bombardımanı yaptılar ki, dinlemekten yorulduk.
Çok kanallı televizyonlar bin bir çeşit yiyeceğin, içeceğin yer aldığı görkemli ziyafetlere benziyor. Kuş sütüne varıncaya kadar her şey düşünülmüş, her şey var. Böylesi gecelerden ya aç dönülür ya da hiçbir damak zevki almadan tıka basa doyulur. Sonuçta her iki durumda da her şey mükemmel olmasına karşın bir memnuniyetsizlik vardır.
1997'de çok tatil yaptık. Eğitim süresi uzatılsın diye sızlanırken, yeni yılın ilk dört günü daha şimdiden tatile gitti. Umarız kalan günler dolu dolu geçer...
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr