Son günlerde hemen herkes bir şekilde mağdur. Tutunacak bir dal arıyor. Devlet de böyle, vatandaş da. Hükümet, öyle ya da böyle gemiyi karaya oturtmadan yürütüyor. Çünkü arkasında TC referansı var. Ama sade vatandaşın durumu öyle mi? Bazen bir lokma ekmeğe, bazen de hayatının yönünü değiştirecek bir dost eline muhtaç...
Depremden sonra giderek katmerleşen mağduriyetlere bir de tedirginlik eklendi. Özetin özeti: Sefalet, yoksulluk, can korkusu hepsi bir arada. Teselli etmesi, yardım eli uzatması ve çözüm üretmesi gerekenler ise lafın ötesinde ortaya bir şey koyamıyorlar...
Milli Eğitim Bakanı okulları bir an önce deprem testinden geçirip velilerin içini rahatlatacağına, bakın ne diyor?
"Velilerin birçoğu okulların açılmasını istiyor. Karşı çıkan ailelerin psikolojik desteğe ihtiyacı var." Haklısınız sayın bakan, sizin gibiler o koltuklarda oturduğu sürece daha uzun süre psikolojik sorunlardan kurtulamayacağız...
Ferit Gül, Adapazarı'nda oturuyor. Depremden önce ailesinin ekonomik durumu iyi olduğu için tercihleri arasında özel üniversiteyi de yazmış ve kazanmış. Şimdi her şeylerini kaybetmişler, günlerdir tutunacak dal arıyor. Ne üniversitesi burs veriyor. Ne de
"yaraları saracağız" diyenler...
Işıl Mert, o da başka bir öğrenci. 1.5 milyon üniversite adayı arasında ÖSS'de ilk 10 bine girmiş. Anadolu lisesinden birincilikle mezun olmuş. Baba emekli, anne ev hanımı. Sabancı Üniversitesi'nin ÖSS kılavuzundaki
"Burs alacak öğrenciler için bir sınır yoktur. Öğrenim gören öğrenci nüfusunun büyük bir kısmının değişik burs olanaklarından yararlanması ve akademik başarılarının ön planda tutmalarına imkan verilmesi düşünülmüştür." şeklindeki daveti cazip bularak bu üniversiteyi yazmış ve kazanmış. Ama kaydını yaptıramıyor. Yıllık 7 bin 700 dolarlık öğrenim ücretini ailesinin ödemesi mümkün değil. Bütün umudunu bursa bağlamış. Üniversite ise kılavuzda bu yönde hiçbir uyarı olmamasına karşın
"ilk 2 bin'de değilsin" gerekçesiyle burs vermiyor. Bütün hayalleri yıkılmış. Puan kaybı nedeniyle gelecek yıl kazanması da mümkün değil. İki yılı boşa gidecek. Oysa ağaların ağası
Sakıp Ağa, "Gençlerimiz en büyük hazinemiz, onlar bizim geleceğimiz" diyordu.
Işıl'ı bir tanısa eminim, onu kapıdan çevirenlere, hayalini yıkanlara, geleceğini karartanlara dersini verecek. Ama o yolu da tıkamışlar...
Öğretmen kurullarında, not yükseltme sınavlarında, öğretmen ve yönetici tayinlerinde, üniversiteli depremzelerin yatay geçişlerinde, okulların açılma tarihinde, ÖSYM ve YÖK'ün ÖSS'ye ilişkin uygulamalarında, güzel sanatlar fakültelerinin giriş sınavlarında, üniversite kayıtlarında, öğrenci için tehlikeli sayılan okul binalarına öğretmelerin zoraki sokulmasında ve daha pek çok konuda insanları yaşamından bezdiren sorunlar var. Olmayan tek şey ise: Samimi bir ilgili...
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr