Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Maç bittikten sonra ahkâm kesen çok olur.

Şimdiki moda, seçim analizi yapmak.

Hemen herkes, sanki bin yıllık seçim uzmanıymış gibi, konuştukça konuşuyor.

Keşke bir mastır ya da doktora öğrencisi çıksa da seçim öncesi söylenenler ile seçim sonrası yazılanları tek tek karşılaştırsa.

Kim ne yazdı, ne söyledi, kim neyi ne kadar gördü, en önemlisi de en çok yanılan kim ya da kimler oldu?

Eğer bu yapılmazsa, o medya maydanozları, hâlâ, biz bu işin uzmanıyız diye ortalıkta gezmeye devam ederler...

Peki, sandık ne mesaj verdi?

Haberin Devamı

Seçim meydanlarını dolaşmış ve gelişmeleri sadece bir gazeteci ve seçmen kimliğiyle izleyen biri olarak, bu konuda benim de bir çift sözüm var elbette:

Her şeyden önce yüzde 90’a yakın bir katılımla, demokrasiye, sandığa ve geleceğe olan duyarlılığımızı ortaya koyduk.

Batılı ülkelerde bile, böylesine yüksek katılımlı bir seçim bulmak çok zorken, bizim sandığa koşa koşa gitmemiz gerçekten de takdire şayan!

Ödül mü, ceza mı?

Sonuçlara gelince, halk söyleyeceğini söyledi:

İktidarı ödüllendirmekten çok, muhalefeti cezalandırdı.

Siz kendi aranızda hükümet olmayı beceremiyorsanız, o zaman mevcut iktidar yola devam etsin dedi.

Gerisi de zaten teferruat.

Çıkarılması gereken başka dersler var mı?

Hem de fazlasıyla.

İsterseniz gelin hangi partiye ne ders verdi, sesli olarak düşünelim:

MHP: 7 Haziran’dan sonra öylesine bir tavır sergiledi ki her şeye karşı algısı yaratıldı. Her ne kadar kendileri bunun aksini iddia etseler de bu algı seçmen üzerinde çok etkili oldu.

HDP: 7 Haziran öncesi heyecanı yoktu. Ödünç oylar yok diyerek, kendisine dışarıdan destek sağlayanları bir anlamda küstürdü. Terör en fazla da onları vurdu!

CHP: 7 Haziran öncesinde daha gayretliydi. Kılıçdaroğlu, 1 Kasım’da sanki yalnız bırakıldı. Ekstra projeler üretilmedi. Adaylar yenilenmedi. Biraz proje üretince, oylarının erimediği görüldü. Demek ki kimse onlara karşı değil! Proje ürettikçe, doğru aday çıkardıkça, halka dokundukça karşılık bulabiliyor!

Ak Parti: Seçim kazanmasını biliyor. 7 Haziran’dan ders aldı. İktidar olmanın avantajlarını sonuna kadar kullandı. Dün hayır dediği ne varsa, hepsine evet diyerek lehine çevirdi. Tutmayan adayları anında değiştirdi. Oy eriyen illere daha çok eğildi! Muhalefetin dağınıklığını avantaja dönüştürdü...

Haberin Devamı

Şimdi ne olacak?

1 Kasım’la birlikte, Ak Parti’nin önüne, kendinden önceki hızlı büyüyen partiler gibi yok olup gitmeme şansı doğdu.

DP, AP, DYP, Doğruyol, DSP, ANAP gibi saman alevi misali yok olup gidecek mi yoksa kalacak mı tartışmaları çok yapıldı.

Ak Parti, 1 Kasım performansıyla, dördüncü kez tek başına iktidara gelerek, sadece bir rekor kırmakla kalmayıp, daha uzun ömürlü olma konusunda da önemli bir adım attı.

Peki, merkez sağın tartışmasız tek partisi olur mu?

O biraz da bundan sonra yapacaklarına ve muhalefetin tutumuna bağlı.

Tek kale maç oynamaya devam ettikçe, son seçimde bir kez daha görüldü ki her şeye rağmen yola devam edecek.

Ha bu arada demokrasiyi, hukuk devletini, insan haklarını güçlendirir, refahı da artırırsa, sadece başkalarını değil, kendilerini de şaşırtmaya devam ederler...

Haberin Devamı

Bu noktada, en son kızılacak kesim, seçmen kitlesi olmalıdır.

Nasıl ki kendi oyumuza saygı istiyorsak, başkalarının oyuna da saygı göstermek zorundayız.

Ak Parti, kendisine oy vermeyenleri de kucaklamak zorunda.

Yine aynı şekilde, bu kez, istediği sonucu alamayan partiler de çuvaldızı önce kendilerine batırıp, sonra da sandığa saygı duymayı ve bir sonraki seçim için ders çıkarmayı artık öğrenmeliler...

Özetin özeti: Seçimden önce yazdığım gibi, ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olan ne ise o olsun...