Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Okuma çağında 25 milyon çocuk ve gencimiz var. Devletin tek başına bu yükün altından kalkması mümkün değil. Zaten kalkamıyor da.
Hâlâ milyonlarca okuma yazma bilmeyenimiz var. Hâlâ zorunlu eğitim kapsamındaki milyonlarca çocuğumuz sokakta.
Avrupa’da kişi başına düşen eğitim süresi en az olan ülkelerden biriyiz. Bilimsel üretkenlikte de durum farklı değil. Yani eğitimle ilgili hangi parametreyi alırsanız alın hep en son sıralardayız.
Peki bu durumdan sadece devlet mi sorumlu? Başta siyaset ve veliler olmak üzere toplumun diğer kesimlerinin hiç mi kabahati yok?
Sigardan kozmetiğe, otomobilden yazlıklara, eğlenceden en pahalı cep telefonlarına kadar her türlü lüks tüketime kaynak ayıran anne babalar, iş eğitime gelince, neden para yok diyorlar?..

Boş kontenjanlar
Türkiye bir yandan 50-60 kişilik sınıfları konuşurken, on binlerce okulda ikili öğretim yapılırken, binlerce okulda, üç dört sınıf bir arada eğitim görürken, yüz binlerce öğretmen açığı varken, hovardalıkların da en büyüğünü yaşıyor.
Üniversitelerde tam 161 bin kontenjan açığı var. Ek yerleştirmeyle bir bölümü dolacak ama en az 100 bin kontenjan yine boş kalacak.
Özel ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki durum daha da vahim. Önceki yılın kapasite kullanımı yüzde 56, geçen yılınki ise yüzde 51. Bu yıl için öngörülen ise yüzde 50’nin de altında. Yani sürekli bir erime söz konusu...
2008-2009 öğretim yılında özel okullarda 375 bin kontenjan boş kaldı. Bu yıl henüz resmi rakamlar ortaya çıkmadı ama durum farklı değil. Hatta daha da kötü diyenler var.
Geçen öğretim yılında anaokullarındaki 82 bin kontenjandan sadece 26 bini kullanılmış. Hem de okul öncesi eğitimin bu kadar da yaygınlaştırılmak istendiği bir dönemde. İlköğretimdeki kapasite kullanımı ise 427 bin kontenjana karşın 240 bin. Ortaöğretimde de durum farklı değil; 224 bin kontenjandan 112 bini boş.
Ve bu yıl milyonlarca öğrencinin yarıştığı fen ve anadolu liselerinde 4 binin üzerinde kontenjan açığı var.
Bakan Çubukçu ek bir kayıt dönemi açarak 5 binden 4 bine indirdi. Önceki yıllarda o da yapılmıyordu. Son yıllarda hemen her yıl 5 bin kontenjan boş kaldı.
Önceki gün KKTC’deydim. Yüzlerinden düşen bin parçaydı. Çünkü kontenjanlarının yüzde 50’si bile dolmamış. Yatırımlar ikiye üçe katlanırken öğrenci sayısı giderek azalıyor ve ada ekonomisi derin yaralar alıyor.

Peki hükümet nerde?
Krizin açtığı yaralar geç de olsa bir bir sarılıyor. Bankacılardan otomobilcilere, turizmcilerden KOBİ’lere kadar bir dizi önlem alındı. Alınmaya da devam ediyor. Ama nedense, özeliyle, devletiyle eğitim sektörü kimsenin umurunda değil.
Aslında eğitim de, eğitim sektörü de hiç hafife alınacak bir alan değil. 20 milyon öğrenci, 30 milyon veli, binlerce özel okul ve dershane, 60 bin okul, 600 bin öğretmen, yüz milyonlarca ders kitabı, on milyonlarca eğitim araç gereci, önlük ve diğer kıyafetler.
Eğitimin yarattığı ekonomik değer yüz milyarlarla ifade ediliyor. Ama nedense bu durum hâlâ kimsenin umurunda değil.
Eğitim sektörüyle ilgilenilmesi için daha ne bekleniyor? Başbakan Erdoğan, özel öğretim kurumlarının temsilcilerini neden kabul etmiyor? Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, tek kontenjanın bile boş kalmasına razı olamam derken anadolu liselerindeki binlerce kontenjan açığı için yeni bir kayıt dönemi neden açmıyor? Maliye ve ekonomiden sorumlu devlet bakanları neden eğitimle ilgili her öneriyi reddediyor?
Birileri bu sorulara mutlaka cevap vermeli. Yoksa illa da okulların batması, öğrenci ve öğretmenlerin ortada kalması mı bekleniyor?

TMSF’ye Genç Bakış
Son yıllarda 50 milyar dolarlık operasyon yöneten TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, İTÜ’de Genç Bakış’ın konuğu olacak. Bankalardan medya kuruluşlarına, fabrikalardan şirketlere, batan, hortumlanan, krize giren her şirkete devlet adına el koyan ve yeniden ekonomiye kazandırmaya çalışan TMSF ve icraatları, her yönüyle masaya yatırılacak. Müthiş ayrıntıların olacağı kesin. Kanal D, 00.30
Özetin özeti: Eğitim kurumlarının da TMSF’lik olmasına ramak kaldı. Umarız o noktaya gelinmez. Peki neler yapılması gerekir? Onlar da yarına...