Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Öğretim kurumlarının kalitesi nasıl belli olur? Tarihiyle mi? Üniversiteye kazandırdığı öğrenci sayısıyla mı? Yoksa daha farklı özelliklerle mi?..
Son yıllara kadar mezun olunan okul çok önemliydi. İş ilanları bile falanca okul mezunları aranıyor diye başlardı. Oysa şimdi her şey çok değişti. Diploma artık çok şey ifade etmiyor...
YÖK'le birlikte üniversiteler öyle hale geldi ki, kalite hak getire. ODTÜ, Boğaziçi gibi en popüler üniversiteler bile fazlasıyla fire veriyor. 20 yıl önceki mezunlarla, şimdikiler arasında yabancı dilden kendine güvene, yaratıcılıktan girişimciliğe kadar çok önemli farklılıklar var. Üniversiteler öylesine büyüdü ki, öğrencilerin sosyal pozisyonları da erozyona uğradı. İstanbul'da üniversiteyi bitirip, tiyatroya, operaya, konsere, maça gitmeden ya da denize hiç girmeden geldiği kentin yolunu tutanların sayısı bir hayli fazla.
Oysa artık işverenler diploma değil, farklı yetenekler arıyorlar. Bunların en başın da sosyal girişkenlik geliyor. CV'lerde hobiler, diploma notundan daha çok önemsenir hale geldi. Zaten öğrencilik yıllarında sosyal açıdan aktif olanların, iş yaşamında çok daha başarılı oldukları defalarca kanıtlanmış bir başka gerçek. Bu yüzden hem üniversitelere, hem de öğrencilere çok önemli görevler düşüyor. Sosyalleşme aşamasında üniversitelerin kısıtlayıcı, öğrencilerin de kaytarıcı olmamaları gerekir. Bu konuda anne babalara düşen görev ise farklı etkinlikler konusunda çocuklarını her zamankinden daha çok desteklemeleridir.

Konuşma hakkı!

Öğretim üyesi bir profesör, radyo ya da televizyonda alanıyla ilgili bilimsel bir konuda özgürce konuşabilir mi? Eğer yaşadığı ülke Türkiye ise biraz zor. Mersin'de yayın yapan Kent Radyo, bir dergide çıkan yazısından esinlenerek, Türkiye kültüründe demokrasinin rolü üzerine bir konuşma yapması için Mersin Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Onur Bilge Kutlu'yu davet eder. Hoca başına gelecekleri bildiği için, tabii gelirim ama rektörlükten izin almanız gerekir der. Radyo Kent, hemen rektörlüğe başvurur. Gelen cevap çok ama çok ilginç:
"Radyonuzda yapmayı düşündüğünüz söyleşi için herhangi bir isim önermek yerine yalnızca konuları rektörlüğümüze bildirmeniz durumunda konu ile ilgili öğretim elamanı üniversitemiz tarafından belirlenerek söyleşiye katılımı sağlanacaktır."
Bu nasıl mantık? Bu kafalar mı özgür, demokrat, laik, girişimci, katılımcı, üretken öğrenciler yetiştirecek!..


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr