YÖK Başkanı Gürüz ve Sağlık Bakanı Durmuş, burnundan kıl aldırmayan iki isim. Güya Doğrucu Davut'lar. Onlara göre, onların lügatında yasal olmayan, etik değerlerle çelişen, kamu vicdanını rahatsız edici, akademik hiyeraşiye ve teamüllere aykırı bir şey bulamazsınız. Ama gelin görün ki uygulamalar bunun tam aksini gösteriyor...
Önceki hafta dile getirmiştik. Sağlık Bakanlığı'na bağlı İstanbul Koşuyolu Hastanesi Başhekimi ve yardımcısı iki doçent, tam bir hüllecilik örneği sergileyerek profesör olmuşlardı. Şimdi ise aradan 20 gün geçtikten sonra doçent olarak gittikleri hastaneye profesör olarak yeniden döndüler. Hem de yine başhekim ve başhekim yardımcısı olarak...
Olayı bir kez daha hatırlayalım:
Doçetlerin profesör olmaları için taşradaki üniversitelerden birinin kadro açması ve ilgili doçentlerin o kadroya atanmaları gerekiyor. Söz konusu doçentlere bu kıyağı Van 100. Yıl Üniversitesi çekiyor. Onların koşullarına uygun bir ilan verip, profesör olarak atanmaları için Sağlık Bakanlığı'ndan izin istiyor. Bakanlık da anında onlara izin veriyor ve Başhekim ve yardımcısı, Van 100. Yıl Üniversitesi'nin kadrolu profesörleri oluyorlar.
Ancak daha aradan bir hafta geçmeden bu kez Sağlık Bakanlığı üniversiteye yazı yazarak söz konusu profesörleri Koşuyolu Hastanesi'nde yani eski hastanelerinde görevlendirmeyi düşündüğünü belirterek izin istiyor. Üniversite de bakanlıktan gelen bu ricayı kırmıyor ve 20 günlük çiçeği burnundaki profesörlerini tekrar Sağlık Bakanlığı'nın emrine veriyor...
Şimdi bu konuda Koşuyolu Kalp Hastanesi'nde, Van 100. Yıl Üniversitesi'nde, Sağlık Bakanlığı'na bağlı diğer hastaneler ve üniversitelerde kıyametler kopuyor. Ve şu soruların cevapları aranıyor:
* Rektöre, hiç de isteyerek yapmadığı bu hüllede kimler baskı yaptı?
* Bugüne kadar kaç kişi, hangi üniversitelerde hülleyle profesör oldu?
* Söz konusu profesörlere madem Van'da ihtiyaç vardı, neden tekrar Koşuyolu Hastanesi'nde görevlendirildi? Yüzlerce doktor aynı görev için yıllardır beklerken, neden bazı isimlere birkaç koltuk birden sunuluyor?
Van ziyareti sırasında rektör ve söz konusu profesörlerle de görüşme olanağı buldum. Rektör, bir dayatmayla karşı karşıya kaldı izlenimi verdi. Ama, bir görünüp, bir kaybolsalar da iki değerli kalpçiye kavuşmuş olmalarının memnuniyetini dile getirdi.
Hocalar ise yıllarca öncesinden hak ettikleri bir unvanı, başkaları gibi oturdukları yerden değil, alın teri dökerek aldıkları inancındalar. Gerçektende Van Yüksek İhtisas Hastanesi onlarla büyük bir dinamizm kazanmış. Koşuyolu'nu bırakmama nedeni olarak da bizden sonra tufan olur, yılların emeği boşa gider açıklamasını getiriyorlar. Oysa kendi yetiştirdikleri hiç de öyle demiyor. Aksini savunuyor. Anlayacağınız Koşuyolu tam bir cadı kazanına dönüşmüş durumda.
Özetin özeti: Ortada bugüne kadar yaptıklarıyla takdir toplayan iki isim var. Ancak profesörlüğe yükselme şekilleri ve iki koltuğa birden oturmaları oldukça tartışmalı. Dahası giderek çirkinleşen tartışmalar, kurumlara zarar vermeye başladı. Bilinmiş ola!!!
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr