İnşaat Mühendisleri Odası 4 mayıs 1991'de çok önemli bir sempozyum gerçekleştirdi. Konusu:
"İstanbul ve Deprem"di. O günlerde fazla ses getirmedi. Hatta ortaya konulan deprem senaryolarıyla dalga geçenler oldu. Sempozyum daha sonra kitap haline getirildi. Dün bu kitabı, yaşadığımız şokun etkisiyle yutarcasına bir kez daha okudum.Kitapta bilim adına söylenmedik söz kalmamış. İstanbul'un bin 600 yıllık deprem kronolojisi çıkartılmış. Daha da önemlisi 1991'de önümüzdeki on yıl içinde 2000 yılının deprem olasılığı en yüksek yıl olduğu dile getirilmiş.
Deprem Vakfı'nın çıkarttığı yayın organlarında da depremle ilgili tüm teknik detaylar var. Bu da gösteriyor ki, en azından deprem konusunda bilimadamları üzerlerine düşen uyarı görevini fazlasıyla yerine getirmişler.
Peki ya kırk yıldır devletin tepesine kene gibi yapışanlar? Onlar da oturdukları koltukların hakkını verebildiler mi? Evet demeyi çok isterdim. Ama ortaya çıkan koskoca bir fiyasko!
Üç gündür yaşananlar, bilenen gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Devletin tepesine yapışanlar, sadece vatandaşı kandırmakla kalmamış, üç, beş oy uğruna Türkiye'nin geleceğini de karanlığa süreklemişler.
Deprem haritalarına bakan ilkokul çocukları bile deprem riski en yüksek kentlerin başında gelen
İzmit, Adapazarı ve
İstanbul çevresine staretejik öneme sahip yatırım yapılmaması gerektiğini görebilir. Ama ne yazık ki kendilerini ömürboyu başbakanlığa, cumhurbaşkanlığına layık görenler aynı yeterliliğe sahip değiller. Türkiye'nin en büyük yatırımı TÜPRAŞ'ı İzmit'e yapanlara, yanmasına seyirci kalanlara, o bölgeyi sanayi ve insan yığını haline getirenlere bir kez daha sormak gerekir: Vicdanınız hala sızlamıyor mu? Kendinizi o koltuklarda oturmaya hala layık görüyor musunuz?..
İstanbul Belediye Başkanı kartondan kuleler gibi bir bir yıkılan apartmanlar için
"bu bir cinayet" demiş. Haklı hem de çok haklı. Peki ya bu cinayetin sorumlusu sadece üçkağıtçı mütahitler ile avantacı vatanadaşlar mı? Kendilerinin hiç mi kabahati yok? O koltuğun hakkını veren belediye başkanları olsaydı, İstanbul ve diğer kentler bu hale gelir miydi? Peki sizden öncekiler bu cinayeti işledi. Ya siz ne yaptınız? Bundan sonrası için ne yapacaksınız?..
Büyükleri gibi
Afet İşleri'nin,
Kızılay'ın,
Sivil Savunma'nın tepesine kene gibi yapışanlar kaç gündür neredeler? Hani kurtarma ekipleriniz, hani çadırlarınız, hani strateji planlarınız? Hepinize yazıklar olsun!..
Cumhurbaşkanı
Demirel, Deprem dergisinde
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Erzincan'da, Dinar'da, Amasya'da, Çorum'da, Adana'da ve Ceyhan'da verdiği tüm sözleri yerine getirmiş ve halkın devleti olduğunu kanıtlamıştır" diyor. Hiç kuşkunuz olmasın! Bir ay sonrası için
İzmit, Sakarya, İstanbul için de aynı sözleri söyler. Bugüne kadar hep böyle olmadı mı?..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr