Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fakülteler içerisinde girilmesi ve öğrenciliği en zor olanlardan birisi de hiç kuşkusuz tıp fakülteleri. En ağır ve en uzun eğitimi onlar alıyor. Dışarıdan bakıldığında gıpta duyulan bir noktadalar. Bir eli yağda, bir eli balda sanılırlar.
Ama son yasal düzenlemeler nedeniyle tabip odaları ayakta. Sağlık reformu, aile hekimliği, tam gün yasası ve daha pek çok “reform paketi” tartışmalı durumda. Ve kısa sürede biteceğe de benzemiyor...
Ama bugün ele almak istediğimiz asıl konu, doktorlardan çok tıp öğrencileri, özellikle de intörn diye isimlendirilen son sınıf öğrencileri. İsterseniz gelin lafı daha fazla uzatmadan önce onların sorunlarını dinleyelim, sonra da bu konuda yapılması gerekenleri hep birlikte tartışmaya açalım.

Ne olduğumuzu anlayamadık!
“Öncelikle Türkiye’de eğitime verdiğiniz önem için teşekkürlerimi sunuyorum. Herkesin sorunlarını tartıştınız, yazdınız. Ancak tıp fakültelerinin sorunlarına değinmediniz. Özellikle intörnlükten yani 6. sınıf tıp öğrenciliğinden bahsetmek istiyorum. Biz öğrenci olmamıza rağmen hastanede tüm yükü yükleniyoruz. Gerektiğinde öğrenci, hemşire, doktor personel oluyoruz. Her türlü fırçaya maruz kalıyoruz. Bizi destekleyen kimse çıkmıyor.
Tıp öğrencisi olmamıza rağmen tüm ayak işleri yaptırılırken hiçbir eğitim verilmiyor. Bir sene sonra mezun olacağız ama kaçımız reçete yazabilir acaba? Çünkü altıncı sınıfta sadece verilen emirleri yerine getiriyoruz. En basitinden nöbet tutuyoruz ertesi gün akşama kadar çalışıyoruz. Bunun karşılığında zaten azar işitiyoruz, para konusuna ise hiç girmiyorum.
Biz bedava çalışan hamallarız sadece öğle yemeğimiz bedava yemeğin kalitesini bile tartışmıyorum. Bir de bizim önümüzde dünyanın en zor sınavı diye tabir edilen TUS var. Ona da zaman kalırsa çalışabiliyoruz. Bir yandan hastanenin iş yükü bir yandan dershane bir yandan ders çalışmak ve insan yerine koyulmamak. Sonra da neden doktorlar böyle?..
Kimse bizden bir şey beklemesin...
Biz sadece yaşadığımıza şükredebiliyoruz...
Sosyal hayat diye bir şeyimiz zaten yok. Sizden isteğimiz, en azından yazılarınızda bizden bir iki satır da olsa bahsetmeniz...”

Bu eziyet niye?
Ve bu konuda en önemli şikâyet konularından birisi de Tıpta Uzmanlık Sınavı TUS. Tıp mezunlarının istedikleri bir alanda uzmanlık eğitim yapmaları çok zor. Bir yandan uzmanlık yapmadan iş bulamıyorlar, öte yandan TUS’a kazanma pahasına yaşamları altüst oluyor. Yani yaşadıkları tam anlamıyla bir çile.
Tıp öğrencilerinin öğrenim süresi ve TUS konusunda da istekleri var. İşte bu konudaki düşünceleri:
“Tıp fakültelerinde 6. sınıfla farklı uygulamalar var. Bazılarında öğrenciler okula bile gitmezlerken bazılarında bedava iş gücü olarak görülüyoruz. Mecburi hizmet, nöbetler, işimizin bir parçası ama TUS sınavının zamanlaması, bu anlamda yanlış. TUS sınavının okul bitmeden yapılması gerekir. Ayrıca İngiltere’deki gibi tıp eğitimi 5 yıl olmalı.”
Bütün bu önerilere hemen karşı çıkma yerine enine boyuna tartışılmasında yarar var...
Geçtiğimiz yıllarda, bu konudaki duyarsızlıklar nedeniyle, tıptan kaçış başlamış ve puanları dibe vurmuştu. Şimdi yeni yeni toparlanmaya başlayıp, yeniden o eski görkemli günlerine dönerken, söz konusu sıkıntılar yeniden kaçışın tetikleyicisi olabilir!

Prof. oluncaya kadar?
Hemen her branşta profesör olmak çok zorlu bir süreci gerektiriyor ama tıp kadar zor olanı bulmak gerçekten mümkün değil. Nedeni de çok açık. Sadece fedakârlığı değil, olağanüstü bir çalışma temposunu da adeta zorunlu kılıyor. Peki, profesör olduklarında yani 30 yıla yakın bir süre canla başla çalıştıktan sonra istedikleri refaha kavuşuyorlar mı? Evet, içlerinde çok iyi koşullara ulaşanlar var. Ama o sanıldığı kadar fazla değil.
Peki, onca eziyeti niye çekiyorlar? Pek çoğu bunu da söylüyor. Çıkarları olmasa, neden bu kadar fedakârlık yapsın diyenler de var. Ama onların dünyasına girip, yakından tanıdığınızda amaçlarının şan, şöhret, para olmadığı çok net görülür.
Özetin özeti: Doktorları anlamak, yaşadıkları sıkıntıların farkına varmak ve daha da önemlisi onların da bizim gibi birileri olduğunu anlamak için ille de hasta olup ellerine düşmemiz gerekmiyor!.