Toplumun hemen her kesiminde olduğu gibi üniversitelerin tepe yönetimindeki kadın sayısı da çok az.
190’a yakın rektörden sadece 13’ü kadın. 21 üyeli YÖK’te de yok gibiler.
550 milletvekilinin 80’i bile kadın değil.
Oysa üniversitelerdeki her iki öğrenci ve her iki öğretim üyesinden biri kadın.
Peki, onlar mı bu göreve talip değiller, yoksa erkek egemenliği, üniversitelerde de egemenliğini sürdürüyor mu?
Cevabı zor bir soru.
Ayrıca konuya nereden baktığınıza bağlı.
İsterseniz gelin önce bir durum tespiti yapalım:
* Erkek egemenliği olduğu kesin.
* Sayıları çok az olsa da kadın rektörler çok başarılı.
* Rektörlük makamı öyle dışarıdan görüldüğü gibi çok da cazip bir görev değil. Hakkıyla yapıldığında tam bir hamallık.
* Kadın öğretim üyeleri, eğer arkadan iten olmazsa idari görevler için çok da istekli değiller.
* Akçeli işleri çok fazla ama maaşa yansıması aynı oranda değil. Daha çok baş ağrıtıyor.
* İlle de ilim, bilim diyen hocalar için kaçış noktası. Çünkü zaman kalmıyor...
Bu örnekleri daha da artırabiliriz. Ama değişen bir şey olmaz. Yani kısa vadede dengeler değişmez. Sayı belki birkaç tane daha artar o kadar...
Bugüne kadarki genel kanı bu yöndeydi ama şimdi çok önemli gelişmeler var. Eski rektörler ve eski kadın yöneticiler, kariyer odaklı genç akademisyenleri daha çok yüreklendiriyorlar. Bu yüzden yakında sayıları çok daha fazla artarsa hiç şaşırtıcı olmaz!..