KALDER’in kaliteye yönelik yolculuğu 20 yılı geçmiş.
Peki istedikleri noktaya geldiler mi?
Evet demek mümkün değil.
Ama yol almadı da değiller.
En azından kalite kavramını beyinlerimize kazıdılar.
KALDER’in çalışmalarını kuruluşundan bu yana izliyorum.
Çoğu zaman alkışladım. Sık sık da eleştirdim. Çünkü hala salonların dışarısına çıkıp, lafın ötesine geçemediler...
Yine de iyi ki varlar. Olmaya devam etsinler. Ama her alanda yelpazelerini genişletsinler...
Bursa kalite arayışı
Giderek betonlaşan Bursa, kalite arayışını ısrarla sürdüren kentlerimizin başında geliyor. 12’ncisini düzenlediği Kalite ve Başarı Sempozyumu’nda yine çok önemli konular ele alındı. Salonlar yine tıklım tıklımdı. Ama belli ki konuşulanlar yine hep orada kalıyor. Çünkü dışarı çıktığınızda gördüklerinizle, kulislerde konuşulanlar ve sempozyumda dile getirilenler, maalesef birbiriyle hiçbir şekilde örtüşmüyor...
Bursa’da artılarıyla eksileriyle büyük değişim yaşanıyor. Memnun olan da çok şikayetçi olan da. Benim şikayetim ise Bursa’nın en iyi esnaf lokantalarından olan Hayat’ın, Mustafa Amca’nın vefatından sonraki hali. Daha büyüğünü de açtılar ama eskisi bir başkaydı. Anlaşılan o ki mirasçılar aynı titizliği gösteremiyorlar.
Bursa trafiği İstanbul’u aratmayacak noktaya gelmiş ve daha önce birkaç kez daha söyledim:
Bursa’da iyi ki üniversiteler var...
Eğitimi kurtaramadık!
Böylesi sempozyumların gündemi çok yüklü oluyor. Oturumların biri bitiyor, diğeri başlıyor. Hepsini izlemek mümkün değil. İzlense bile o bilgileri doğru algılayıp, doğru irdelemek çok zor.
Bizim oturumda ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Emin Karip ve bir eğitim duayeni olan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı vardı.
Sempozyuma, alışılmışın dışında, izleyicilerin eğitime yönelik tespit ve sorunlarını dinleyerek başladık. Çünkü böylesi toplantılarda onlara söz verecek zaman kalmıyor. Yönetim bende olduğu için sohbet aralarında Genç Bakış tarzı anketler yaptık.
İşte salonu dolduran beş yüzü aşkın izleyicinin topyekün hayır dediği sorulardan bazıları:
* Eğitimin genel gidişatından memnun musunuz?
* 4+4+4 sistemi iyi işliyor mu?
* Soran, sorgulayan, hayata dönük bir eğitim yapılıyor mu?
Eğitime yönelik olarak çok olumsuz bir algı oluştu. Eğitim eşittir sorun haline geldi.
Böylesine bir algının oluşmasında tamamen birinci derecede sorumlu olan MEB, YÖK, ÖSYM gibi eğitime yön veren kurumlar ama A’dan Z’ye hepimizsin de katkısı var. Hangimiz daha iyi bir eğitim için arayış içerisine girdik, bunu yüksek sesle dillendirdik ve siyasetin gündemine girmesi için çaba harcadı ki!..
Kalite ve başarı?
İki saatlik oturumda, eğitimde kalite ve başarı kavramlarının ne anlama geldiğini ve onlara giden yolu konuştuk, bazen de tartıştık.
Hemen her konuda olduğu gibi eğitimdeki kavramlar üzerinde de anlaşmak tabii ki mümkün olmadı.
Örneğin eğitimde başarı ne anlama geliyor?
SBS ve LYS puanları mı, diploma derecesi mi yoksa mezunların hayattaki duruşları mı?
Yine aynı şekilde kalitenin ölçüsü ne?
İyi bir öğretmen mi, donanımlı bir kampüs mü, ezberci, dayatmacı bir sistem mi yoksa karşılaştığı sorunları çözen, soran, sorgulayan, kendisini en iyi şekilde ifade eden, ülke ve dünya sorunlarına duyarlı nesiller yetiştirmek mi?
Sorunları konuştukça karamsarlığımız arttı ama geleceğe olan umudumuzu hiç yitirmedik...
Eğitimi kim yönetiyor?
Eğitime, eğitimciler mi yön veriyor yoksa politikacılar mı? Alınan kararlar pedagojik mi yoksa ideolojik mi? Ve en önemlisi de acil olarak yapılması gerekenler neler?
Çiğdem Hoca, siyasetin eğitimi kafasına göre dizayn ettiğini ve özellikle okul öncesi eğitimin çok ihmal edildiğini vurguladı. Ahmet Hoca’nın önceliğinde öğretmen yetiştirme ve bilimsel duyarlılığın artırılması vardı. MEB temsilcisi olması nedeniyle adeta soru yağmuruna tutulan ve hedef tahtası haline gelen Emin Hoca’nın olmazsa olmazlarının ilk sırasında ise her şeyi MEB’den bekleme yerine kendilerine destek olunması gerektiği yer alıyordu.
Eğitim adına, hemen her şeyin olmasa da önemli satır başlarının konuşulduğu toplantıda eksik olan neydi?
Maalesef gençlerdi. Yine unutulmuşlardı.
Ve biz hala onların olmadığı toplantılarda, onları hiç dinlemeden, onlara hiç sormadan, onlar için gelecek inşa ediyoruz...
Tıpkı bizden öncekilerin yaptıkları gibi...
Özetin özeti: Eğitim adına yapacak çok iş var. Ve acı olan bunu, herkes bir başkasından bekliyor.