Katsayılar konusunda tam bir komedi yaşanıyor. Zaten kalkmış gibiydi. Yani öğrenciler lehine ya da aleyhine bir durum oluşturmuyordu. 500 puanda bir, iki puan o kadar. Ama yapılan yorumlara bakılınca, sanki meslek liselerine özgürlük getirilmiş gibi bir hava yaratılıyor. Bu kadarına da pes doğrusu...
Katsayıların kaldırılması meslek lisesi mezunlarına bir avantaj sağlamadığı gibi, ellerindeki sınavsız geçiş avantajından da mahrum kalmalarına neden olacak ki, bu da onlara atılmış en büyük “kazık“ olur...
İşte bu konudaki en büyük çelişkiler:
- Meslek lisesi öğrencileri, görmedikleri derslerin sınavına giriyorlar. Dolayısıyla, en az iki yıl dershaneye gitmeyen bir öğrencinin, diğer liselerden mezun olan öğrencilerle arasındaki açığı kapatması mümkün değil. Yani parası ve zamanı olmayan için bu bir hayal projesi.
- Örneğin, hükümet başarılı bir diplomasiyle, tüm ülkelere yönelik vizeyi kaldırıp, seyahat özgürlüğü getirdiğini söylese, bundan kim ve kaç kişi yararlanacak? Cebinizde para yoksa istediğiniz kadar özgür seyahat ortamı olsun! Katsayıların kaldırılması da onun gibi bir şey. Fen, Sosyal, Matematik ve Türkçe görmeyen öğrencilere girin, kazanın diyoruz. 10 yıl önce katsayılar yokken 4 yıllık fakültelere giriş oranı zaten çok düşüktü, geçen yıl ise yok gibiydi ve değişen bir şey olmadı. Seneye de yine çok fazla değişen bir şey olmayacak. Yani kopartılan gürültü boşuna.
- İşte size bazı veriler: 2010’da 162 bin endüstri meslek lisesi mezunundan 3 bin 591’i 4 yıllık fakültelere girebildi. Katsayıların neredeyse sıfırlandığı bu yıl ise 188 bin mezundan 3 bin 764’ü kazandı. Ticaret liselerinde ise 2010’da 93 binde 2 bin 483, 2011’de 102 binde 3 bin 456 oldu. İmam hatiplerde ise 2010’da 68 binde 10 bin 813, 2011’de ise 88 binde 11 bin 788 oldu.
- Bu konuda eğer ille de bir şey yapılacaksa, meslek lisesi öğrencilerine, kendi okudukları derslerin sınavı yapılmalıdır. Ve eğer katsayılar ille de kaldırılıp tek tip sınav yapılacaksa, lise çeşitliliğine ve branşlaşmaya da son verilmelidir. Madem tek tip sınav var, liseleri de tek tip yapıp, tek tip insan yetiştirelim!..
- Son iki yıldır 100 bin civarında kontenjan boş kalıyor. Yani üniversiteye girmek sorun olmaktan çoktan çıktı. 100 üzerinde 18, 20 alan barajı geçiyor ve barajı aşan da kontenjanı dolmayan her yere girebiliyor. Bu yüzden, önemli olan, katsayılar değil, gençlerimizin işsizlik sorunudur. Üniversiteye olan talebin azalması da bu yüzden. 10 yıl sonra üniversite kontenjanlarının yarısı boş kalırsa hiç şaşırtıcı olmaz. Ve YÖK nedense bu konuya hiç kafa yormuyor!..
Cüneyt’le Genç Bakış
İTÜ’de önceki gece gerçekleşen Genç Bakış’ın konuğu Cüneyt Özdemir’di. Çarpıcı tespitlerde bulundu:
- Türkiye’de gazetecilik yapmak kolay değil. Başbakan böyle değil dedi ama Van’da durum gerçekten biz gazetecilerin gördüğü gibiydi. Orada insanlar üşüyor, çadır istiyor. Kimin umurunda hükümet, insanlıktan vicdandan bahsediyoruz.
- Başbakan’ı ya da bir bakanı eleştirdiğiniz zaman bir anda dışlanıyorsunuz, gezilere çağrılmıyorsunuz, programlarınıza gelmiyorlar.
- Şu an Türkiye’de özgür bir basın olduğunu kimse söyleyemez. Çok ciddi bir oto sansür yaşıyor insanlar. Bir taraf olmaya zorlanıyor. Ama en azından bunu şu an televizyondan söyleyebiliyoruz.
- 21 yıldır meslekteyim. 5-6 tane savaş gördüm. Yapmadığım haber kalmadı. Belli bir mesleki doyuma ulaştığımı düşünüyorum. Hayatta da görebileceğimi gördüm. O yüzden işsiz kalmaktan, programın bir gün bitirilmesinden korkmuyorum hatta bunları düşünerek geleceğe yatırım yapıyorum. İnternet medyasında kendi sahip olduğum dijital bir medya grubu kurmaya çalışıyorum.
- Geleceğin medyası dijital medyada var olacak.
- Sayın Fethullah Gülen’le görüşmeye gittim, ne Gülenci olduğum kaldı ne elini öptüğüm. Bir benzinlikte polis öğrencileri sıkıştırdı evire çevire dövdü. Bunun haberini yapıyoruz; bu solcu zaten ne olduğu belli öğrencileri kışkırtıyor diyorlar. Hep sen ocusun bucusun. Sağlık politikalarını beğeniyorum diyorum bak bu AK partili diyorlar. Böyle önyargılarla nereye kadar gideceğiz bilmiyorum.
- Biz yıllarca yanlış şeyleri tartıştık. Türkiye’ye şeriat gelecek İran oluyoruz korkusuyla yaşadık. Bugün Rusya olmaya başladık. İnsanlar kendini daha az ifade ediyor, özgürlükler çok konuşulamıyor.
- Biz Başbakan’ın ameliyat olacağını bilmeliyiz. Birçok denge Başbakan’ın ismi ve sağlığı üzerine kurulmuş durumda. Böyle bir düzende Başbakan’ı gizlice ameliyata sokmak bir iletişim faciası.
- Ortadoğu yeniden biçimleniyor ama bu biçimlenmenin tamamen sokağın sesiyle olduğunu düşünmüyorum. Arap baharı gerçekten var. Fakat bu ne kadar kendi dinamikleriyle oluşuyor ne kadar başta ABD olmak üzere diğer ülkelerin yönlendirmesiyle oluyor belli değil.
- Suriye’ye demokrasi istiyoruz da neden Suudi Arabistan’a istemiyoruz?
- Büyük bir manipülasyon, dezenformasyon denizindeyiz. O yüzden şu anda haberleri çok iyi okumalıyız, süzmeliyiz. Yakın geçmişte, Irak Savaşı’nda dünya kandırıldı.
- Türkiye’nin ABD ile ilişkileri ne yazık ki çok bağımsız değil. Daha bağımsız hareket edilebileceğine inanıyorum.
- Suriye’de atılacak tek bir kurşun tüm dünyada çok sert bir rüzgâr estirir.
Van’da okullar açılır mı?
Bakan Dinçer, rektörle bugün Van’a çıkartma yapıyor. Okulların açılıp açılmaması konusunda topu onlara atacak. Onlar da zamana. Çünkü ayaküstü karar vermeleri mümkün değil. Yani okulların açılışı ertelenecek. Peki, bu gezi neden bir ay önce yapılmadı? Ve bu peş peşe ertelemeler daha nereye kadar sürecek?..
Özetin özeti: Hemen her konuda bilgi kirliliği yaşanıyor...