Üniversitelerde kayıtlar tamamlandı ve ortaya korkunç bir tablo çıktı. Birinci yerleştirme sırasında zaten 110 bin kontenjan boş kalmıştı. Şimdi onlara bir de kazandığı halde kayıt yaptırmayanlar eklendi. Bu durumdaki öğrenci sayısının yani bu yıl üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptırmayan öğrenci sayısının 50 bin civarında olduğu söyleniyor. Ve bu kontenjan açıklarının çoğu da iki yıllık meslek yüksek okulları ile KKTC ve vakıf üniversitelerinde...
Kontenjanın yüzde 50’sini bile dolduramayan vakıf üniversiteleri var. Daha da çarpıcı olanı, bu yüzde 50’nin yüzde 20’ye yakını da burslu öğrenci. Bunun anlamı, birçok vakıf üniversitesini ekonomik açıdan zor günler bekliyor.
Türkiye’deki üniversiteler böyle de KKTC’de durum farklı mı?
Onların durumu bizimkilerden çok daha fazla risk taşıyor. Doluluk oranı yüzde 30’larda kalanlar var. Öylesine büyük yatırımlar yaptılar ki, bu kadar öğrenci ile çarkı döndürmeleri mümkün değil.
Bu ay sonunda gerçekleşecek ek yerleştirme, KKTC ve vakıf üniversiteleri için bir cankurtaran simidi olabilir mi?
Evet demek çok zor. Ama iyi bir strateji uygulayanlar, belki birinci yerleştirmeden çok daha fazla kayıt yapabilirler. Ancak öylesine moral bozukluğu içerisindeler ki, kendilerini toparlamaları zaman alabilir. İş işten geçtikten sonraki adımların ise kimseye bir yararı olmaz...
Açıklarını saklıyorlar
Devlet üniversitelerinde ekmek elden su gölden olduğu için kontenjanlar boş kalmış, dolmuş hiç kimsenin umurunda değil. Nasıl olsa maaşlarını alıyorlar, nasıl olsa devletten öyle ya da böyle bir bütçe geliyor. Zaten öğrenci de öyle büyük paralar vermediği için gelip hesap sormuyor. Ama vakıf üniversiteleri için her şey çok farklı.
Kontenjanların dolmaması ve ekonomik kriz sinyalleri, önümüzdeki günlerde çok önemli gelişmelere neden olacaktır. Bazıları el değiştirebilir bazılarında da yönetimler değişebilir.
İçlerinde çok radikal tedbirler alanlar da çıkabilir. Örneğin burslu öğrenci sayıları azaltılabilir, örneğin maaşlar düşebilir, yatırımlar durabilir!..
Bütün bunlar da huzursuzluğu beraberinde getirir, zaten zor olan koşulları daha da ağırlaştırır.
İşte bu yüzden şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Cepten yemeye bir başlarlarla, dağ olsa dayanmaz!
Arkasında holding desteği olan üniversiteler nasıl olsa akarları var diye kendi ayakları üzerinde durma konusunda aşırı bir gayret içerisinde değiller. Ama çok iyi biliyoruz ki, holding patronları da bir süre sonra, artık yatırımlar dışında cari harcamalara katkıda bulunmak istemiyor. Ama nedense üniversite yönetimleri bu sinyalleri de bir türlü almıyor.
Asıl tehlikede olanlar ise öğrenciden gelen parayla ayakta duranlar. Kontenjanların boş kalması en fazla onları etkileyecek!..
Bu noktada kendilerini hem hükümete hem de kamuoyuna en iyi şekilde anlatıp destek isteyeceklerine hepten içlerine kapandılar. Sanıyorlar ki, boş kontenjanlarını saklarlarsa, kendileri hakkında iyi şeyler düşünülmeyecek. Bu yüzden ısrarla açıklarını gizlemeye ve ölçü olarak da daha zor durumda olanları gösterip kendilerini teselli etmeye çalışıyorlar. Ne faydası olacaksa!..
Haydi üniversiteye
Devlet ya da vakıf üniversitelerinde her boş kontenjan milli servetin heba olmasıdır. Milyarlarca dolarlık yatırımın boşa gitmesidir.
Bir yanda üniversiteye girmek için yarışan milyonlarca kişi varken öte yandan 150 bin civarında kontenjanın boş kalması, akla mantığa sığan bir durum değildir. Açıklaması da yoktur.
Bu konuda sıkıntı ne ise ona çare bulunmalı, bu milli yatırımlar ve gençlerin bu heyecanı boşa gitmemelidir.
Nasıl olacağı konusunda onlarca çözüm yolu bulunabilinir. Yeter ki istensin. Ama nedense başta YÖK, KKTC ve TC yönetimleri ile üniversite kurucu ve rektörleri olayı sadece izlemekle yetiniyorlar.
Birkaç hafta sonra ah vah etmektense, cesur adımlar atarak geleceği kurtarmak, ülkemiz açısından en büyük yatırım olur.
Özetin özeti: Üniversiteler ve gençler adeta öksüz evlat durumundalar. Ne ilgilenen var ne de sahip çıkan... Oysa üniversitesiz ve kalifiye elemansız bir ülke, ne kadar makyaj yaparsanız yapın sıradanlığın ötesine geçemez.