Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

On binlerce köy okulumuz vardı, önce onları kapattık sonra da köylerin isimlerini değiştirip “mahalle” yaptık.

Sizleri bilmem ama ben hâlâ mahalle adına alışabilmiş değilim. Köy, köydür, öyle de kalmalıdır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun sadece dörtte biri kentlerde yaşıyordu.

Çoğunluk ise köy ve kasabalardaydı ve sanki çok daha mutluyduk.

Sonra hızla şehirli olduk ama binlerce yıllık alışkanlıklarımız bir anda değişmedi.

Ciddi uyum sorunları yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Kendimiz her ne kadar şehirde yaşıyor olsak da aklımız da, büyüklerimiz de köyde kaldı.

Haberin Devamı

Bu arada Avrupalı olanlarımız da oldu.

Daha kendi kasabasını, şehrini, Ankara’yı, İstanbul’u görmeden Paris’i, Viyana’yı, Bürüksel’i, Berlin’i gördüler.

Onların işi daha da zordu ama en azından kazanıyorlardı, kentlere göç edenler ise hem sosyolojik olarak hem de ekonomik olarak kıvranıp durdular.

Köyden kente, köyden Avrupa’ya göçün üzerinden yarım yüzyıldan fazla bir süre geçti.

Peki, geriye dönük bir durum değerlendirmesi yapıldı mı? Üniversitelerimizin bizi böylesine derinden etkileyen iç ve dış göçlere yönelik kapsamlı araştırmaları var mı?

Nerelerde hata yaptık, hangi konularda doğru olan buydu noktasına geldik?

Elbette kabahatli aramıyoruz ama geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak için bu yönde sağlıklı verilere ve analizlere ihtiyaç var.

Artıları, eksileri neler?

Örneğin dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biriyken, samanı, mısırı, buğdayı, nohutu ve çobanı bile yurtdışından ithal eder bir duruma düşmemizde köyden kente göçün etkisi hangi oranda oldu?

Örneğin üreten toplum olmaktan çıkıp, tüketen bir toplum olmamızda göçlerin rolü var mı?

Örneğin toprağa, köye, kente, ülkeye olan aidiyet duygusunun erozyona uğramasında, moral değerlerin yitirilmesinde, arkadaşlık, akrabalık, hemşehrilik bağlarının kapmasında göçlerin payı söz konusu olabilir mi?..

İç ve dış göçler, dünyanın her yerinde yaşanan pek çok sorunun en önemli nedenlerinden birisi olarak gösteriliyor. Buna paralel olarak Güç Bakanlığı kuran ülke sayısı hızla artıyor. Görünen o ki önümüzdeki yıllarda göçlerin yarattığı sorunlar azalmayacak tam tersine daha da artacak.

Haberin Devamı

Peki böylesi bir ortamda neden ille de köy okulları yeniden açılsın diye ısrarcı oluyoruz?

Bir anlamda fabrika ayarlarına yeniden dönmek için, yeniden nefes almak için, yaşadıklarımızdan dersler çıkartarak geleceğe çok daha emin adımlarla yürümek için…

Bu bir pişmanlık mı?

Kesinlikle hayır.

Köyden kente göç etmekle çok doğru bir karar verdiğine inananlar ve düzenini oturanlar elbette kentlerde yaşamaya devam edebilirler ama “bu bir hataydı” diyenler için ikinci şans tanınmalıdır.

Köye dönüşlerin pişmanlığa dönüşmemesi için de bölgelere göre akıllı projeler üretilmelidir.

Bu konuda atılacak ilk adımlardan birisi de hiç tartışmasız köy okullarının yeniden açılması olmalı ama bugünkü halleriyle değil.

Öğretmen tayinleri gönüllülük esasına göre yapılmalı, temel eğitimden hemen sonra üretim odaklı bir eğitime yönelinmeli ve en önemlisi de yaşam konforları hemen her alanda şehirdekileri de kıskandıracak noktaya gelmeli.

Haberin Devamı

Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.

Bakalım kaç muhtar, kaç belediye başkanı adayı ve kaç parti bu konuyu ciddiye alıp kafa yoracak, kaçı bunu ekranlarda, meydanlarda dile getirecek?..

Özetin özeti: Atatürk’ün dile getirdiği gibi köyler ülkemizin kılcal damarları, köylüler de milletin efendisidir. Onlara bu itibarlarını yeniden kazandırmak da boynumuzun borcudur!..