Söz yemeden içmeden açılınca akla ilk gelen yerlerden biri de Antakya. Önceki gün Kayseri’deydik. Mantıdan bamya çorbasına, kâğıtta pastırmadan yaprak sarmaya, yöresel olan ne varsa tadına baktık. Ama asıl lezzet durağımız Antakya oldu.
Bu yıl ilk kez kutlanan Lezzet Şenliği adeta festivale dönüşmüş. Kortejle başladı. Yakın kentlerden Osmaniye, Kahramanmaraş ile Suriye’den Halep de katıldı. Tatlıcılar, manavlar, çiftçiler, kasaplar, kilimciler, fıstıkçılar, aşçılar, kahvecilerden kimi traktörle, kimi kamyonetle, kimi de faytonlarla... En önde ise eski sokak satıcılarını sembolize eden ve hâlâ dar sokaklarda çöp toplama işinde kullanılan kadrolu eşekler vardı.
Davul zurna eşliğindeki yürüyüş, halk için büyük eğlenceydi. Öğrenciler okulu kırmanın keyfini, esnaf kendini tanıtmanın mutluluğunu yaşarken, halk da kentlerinde ilk kez yaşanan bu şamatanın şaşkınlığı içindeydi.
Vali Celalettin Lekesiz’in himayesinde gerçekleşen lezzetler şenliğini medya ordusuyla birlikte Türkiye’nin önemli gurme ve restoran sahipleri de izliyor.
35 çeşit ekmek
Sadece Antakya mutfağını tatmak için, değil haftalar, aylar gerekebilir. Buna bir de yöresel diğer tatlar, özellikle de Arap mutfağı eklenince ne yiyeceğinizi şaşırıyorsunuz. Antakya’da halen 35 çeşit ekmek, onlarca çeşit çorba, 30’a yakın meze, 300’e yakın da tencere yemeği ve kebap var. Her mevsim için ayrı bir mönü söz konusu. Mutfak, bulunduğunuz mevsime ve o dönemin mahsulüne göre şekilleniyor.
Sabah kahvaltısında çok çeşitli peynir ve zeytin var. Hayvancılık ve zeytincilik öylesine gelişmiş ki, yoğurtsuz ve zeytinyağsız bir şey bulmak mümkün değil.
İşte kahvaltılıklardan bazıları: Peynirler (haşlanmış, bastı, testi peyniri, jelatinde pişirilmiş care peyniri, sünme, taze çökelek, kurutulmuş çökelek, taze peynir, sürk), bakla ezmesi, çökelek salatası, ceviz reçeli, bal, tereyağ, taze meyveler, biberli ekmek...
Öğle yemeğinde ise Halep mutfağı vardı. Baharatlı süzme yoğurttan kişke, tavuklu tarator, zahterli yeşil zeytin salatası, mevsim salatasının üzerine kızartılmış yufka ve peynir serpilerek servis edilen fettuş ve kirazlı kebap. Onlar vişneye kiraz diyor. Vişne şurubu içinde köftelerin servis edildiğini düşünün. Görünümü de tadı da bir başkaydı. Tatlılar da Halep’ten gelmiş. Yufka ağırlık tatlılar bizim hamur tatlılarına göre daha az şerbetli hatta hiç şerbet yok gibi ama hem hafif hem de lezzetli.
Ras nane dedikleri naneli köfte ve bizim içli köfte olarak bildiğimiz mebrume oruk da farklı bir tattı.
Lezzet şenliğine gelip de diğer yemeklerden söz etmemek olur mu? İşte daha henüz tatmadığımız diğer mönüler.
Kahramanmaraş mutfağı: Ekşili çorba, tarhana çorbası, haşlama içli köfte, mimbar, yavan köfte ekşili turşu, yoğurtlu köfte, ekşili ayva sulusu, bamya sulusu, ekşili kebap, ekşili et kabağı sulusu, dövme aşı, acem pilavı, çullama, peynir tatlısı, hapısa, Maraş kıvrım tatlısı, ravanda şerbeti, meyan şerbeti ve gösteri eşliğinde Maraş dondurması.
Osmaniye Mutfağı: Mercimek köfte, etli sac kömbesi, ıspanaklı sac kömbesi, tovga çorbası, zorkun tava, Osmaniye yerfıstıklı acılı ezme, Osmaniye fıstıklı kebap, döş doldurmalı dövme pilavı, turunç reçeli, nar ekşisi şerbeti, Osmaniye fıstıklı baklavası.
Şenköy’ün aba güreşi
Antakya deyince akla Harbiye, Arsuz, Samandağı ve özellikle de İskenderun gelir. Şenköy’e ilk kez gittim. Kent merkezine 10 dakika mesafede. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmeye giderken uğradığı köylerden biri. Kasaba dizisiyle popüler hale gelen belde de değişik bir güreş türü var. Kırkpınar gibi çim sahada yapılıyor. TRT için çekim yapılırken biz de izledik. Kispet yerine sırtlarına yelek türü bir şey giyip onlardan tutarak güreşiyorlar. Geçen hafta iki bin kişilik beldeye 4 bin kişi gelip sezonun ilk güreşlerini izlemiş. 4. kez seçilen Belediye Başkanı Mustafa Sayın beldesini öylesine anlatıyor ki, sanki Paris. O heyecanla gittik ve gerçekten de gittiğimize değdi. Keçi peyniri ve tuzlu yoğurdu da meşhur.
Özetin özeti: Lezzetin başkenti Antakya’da sadece yemek yoktu, kültür gezilerinden otantik müziğe, ben farklıyım dedirtecek ne varsa hepsi bir aradaydı...