Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Milyonlarca evde okul telaşı var.

Üniversite sınavları belli oldu. Tercih arayışları sürüyor.

Liselere yerleştirme sonuçları açıklandı ama herkesin gözü nakillerde.

İlkokul ve ortaokullarda ise eve yakın “nitelikli” bir okul bulan kendisini şanslı sayıyor.

Evlerde bayram coşkusu yaşandığını söylemek çok zor.

Bu yıl 8. sınıftan mezun olan 1 milyon 236 bin öğrencinin 1 milyon 31 bini LGS’ye katıldı. Bu öğrencilerden sadece 188 bin 875’i LGS puanıyla öğrenci alan liselere yerleştirildi. Diğerleri ise nereyi bulduysa oraya girdi.

Haberin Devamı

Bu yerleştirmelerde de enteresan durumlar yaşandı.

Örneğin sınav puanı çok yüksek olanlar aynı liseye giremezken, diploma notu yüksek olanlar ilk sırada yerleştirildi.

Liselere girişte birden fazla kriter uygulanması kafa karışıklığını da beraberinde getiriyor. Bu da güven erozyonu yaratıyor.

Öğrenciler aynı öğrenci, sınav aynı sınav ama kolejlere ayrı, bazı devlet liselerine ayrı, diğerlerine de apayrı sistemle öğrenci alınıyor.

MEB de artık üniversiteye girişte olduğu gibi “nitelikli”, “niteliksiz”, özel okul, devlet demeden tüm liseleri tek tercih sistemi altında toplayarak merkezi yerleştirme sistemiyle yerleştirme modeline geçmelidir. Yoksa memnuniyetsizliğin boyutları daha da artacaktır.

Her çocuk ailesi için çok özeldir. Devlet için de öyle olmalıdır.

Daha da önemlisi, her çocuğun başarılı olabileceği bir alan mutlaka vardır. İlgili kurumların görevi de onları keşfedip geliştirmektir. Peki LGS, YKS benzeri bu sınavlar bunu yapabiliyor mu?

Evet demek o kadar zor ki!..

Nakil dönemi geldiğinde takke düşecek kel görünecek.

Bakalım kazandığı liseden memnun olan kaç kişi çıkacak, kaçı nakil için yeni bir okul arayışına girecek?..

Bu noktada çok daha önemli olan bir başka ayrıntı ise başta fen liseleri olmak üzere sınavla öğrenci alan okulları kazananların yüzde kaçının o okullardan mezun olduğu, kaçının lise 2 ve 3. sınıftan sonra üniversiteye hazırlanmak için dershane liselere ya da açık liseye yöneldiği?..

Batılı eğitim sistemleri ile bizim eğitim sistemimiz arasındaki en temel farklılıklardan biri de şu:

Haberin Devamı

Onlar öğrencilerin sahip olduğu ilgi, yetenek ve birikimleri ölçüyor, biz ise olmayanları!

Önemli olan, öğrencilerin bilmedikleri değil bildikleri. İlgileri ve yetenekleri olduğu halde bu hiç dikkate alınmıyor.

Yanlışların ve mutsuzlukların en önemli gerekçesi de zaten bu. Umarız bu konuya çok daha fazla kafa yorulur.

Servet gerekiyor

Ebeveynler için en değerli varlıkları çocukları, en büyük yatırımları ise onların geleceğine yönelik yapılanlardır. Bunların en başında da eğitimleri geliyor.

Olanağı olan, olmayan hemen herkes daha iyi bir eğitim için varını yoğunu seferber ediyor.

Zorunlu harcamaları dışında tüm gelirlerini onların eğitimi için tahsis ediyorlar ama yine de yetmiyor. Çünkü öğrenim ücretleri ödeme sınırlarının çok ötesine geçti. Yarım milyona yaklaşanlar var.

Kolejlere bir üst sınır getirildi ama üniversitelerde zam oranları yüzde 100’ü aşanlar söz konusu.

Gerekçelerini konuştuğunuzda, onların da maliyet artışlarından kaynaklanan haklı gerekçeleri var.

Haberin Devamı

Maliyet yükünün devlet/üniversite/veli üçgeninde paylaşılması gerekirken sadece velilerin sırtına yüklenmesi kabul edilemez.

Tüm paydaşları ve özellikle de öğrencileri memnun edecek bir çözüm üretilmeli yoksa vakıf üniversitelerinde ciddi bir kan kaybı yaşanacaktır.

Azalan sadece öğrenci sayısı değil puanlar ve dolayısıyla kalite de olacaktır!..

Nakiller?

Yerleştirildiği liseyi beğenen yok gibi. Nakillerde yoğun bir arayış içerisine girilirse hiç şaşırtıcı olmamalı.

Yine, aynı şekilde, vakıf üniversitelerinden devlet üniversitelerine yatay geçişlerde bir patlama gerçekleşirse bu da kimseyi şoka uğratmamalı.

İşte bu yüzden olası krizlere karşı önleyici tedbirlerin şimdiden alınması çok yerinde bir karar olur.

Özetin özeti: Yapacak çok iş var. Özellikle de eğitimde.