ÜNİVERSİTELER bir ay içerisinde ikinci kez Milli Güvenlik Kurulu'na geliyor. Ağırlıklı konu yine irtica.
İrticai faaliyetlerin eğitim kurumlarını, özellikle de üniversiteleri etkisi altına alması, radikal önlemleri de beraberinde getireceğe benziyor. Örneğin YÖK yasasında ciddi değişiklikler olursa hiç şaşırmamak gerekir.
Mehmet Sağlam'ın YÖK Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı döneminde hem üniversitelerde, hem de diğer eğitim kurumlarında tarikatlar ciddi anlamda kadrolaştılar. Ayrıca yurdışına gönderilen doktora öğrencilerinin çoğu da aynı kesimden seçildi. Aslında kadrolaşma daha eskilere dayanıyor. Bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Demirel, "Dinini iyi bilen hakim, kaymakam, mühendis, öğretmen olsa fena mı olur" mantığı ile ihtiyaç var mı, yok mu demeden açtığı okullarla imam hatip şampiyonu olmamış mıydı?..
Tartışılan konu, insanların dinin gereklerini rahatlıkla yerine getirip, getiremedikleri değil, ülkede rejim değişikliği isteyenlerin, devlet kadrolarını nasıl ele geçirdikleridir.
Önümüzdeki aylarda 20'den fazla üniversitede rektörlük seçimi var. Kadrolar, tarikat militanlarıyla doldurulduğu için yapılacak seçimin türü ne olursa olsun, sonuçta en fazla oyu onlar alacak. En çok oy alan isimler rektör olarak atanmadıklarında da, demokrasiyi amaç olarak değil araç olarak kullananlarla, sözde demokratlar, kıyameti koparacaklar: Vay efendim, en yüksek oyu alanları nasıl rektör yapmazsınız, böyle demokrasi mi olur!..
Ama hiçbiri, kadrolar belli tarikatlara adeta peşkeş çekilirken ağzını açmaz. Çünkü işlerine gelir. Rektörlük seçimlerinde, üniversiteye en iyi hizmet edeceklerin değil, tarikata ya da çıkarlara en iyi hizmet edenlerin el üstünde tutulmasının nedeni budur.
Üniversite deyip geçmeyin. Onlar toplumun mimarları. Ünlü bir söz var: "Bir toplumu dejenere etmek istiyorsanız, önce üniversiteden başlayın." Gönül isterdi ki, üniversiteler siyasilerin elinde oyuncak, tarikatlara basamak olmadan, MGK'lara gerek kalmadan, çiftlik gibi kullanılmadan, yeniden yapılanma sürecini kendi içinde gerçekleştirebilseydi. Ama nerdeeee...
Sanıyorum bugün ele alınacak konulardan bir diğeri de öğrencilerin durumu olacak. Gençlerin ideoloji ve tarikatların etkisinden kurtarılarak asli görevleri olan öğrenciliğe döndürülmeleri konusunda, umarız daha fazla geç kalınmaz. En önemli sorunları barınma. Devletin bu konudaki boşluğunu özellikle tarikatlar dolduruyor. Derslere devam ise kağıt üzerinde var, uygulamada yok. Burs olarak verilen ayda 6 milyon lira ise yol parasına bile yetmiyor. Öğrencilerine ders dışı saatlerde sosyal ve sportif olanak sunan üniversitelerin sayısı ise yok denecek kadar az...
Üniversite konusu ele alınıp, YÖK yasası değiştirilecekse, 1981'de olduğu gibi ön yargılarla ve tek kişiyle değil, çağdaş üniversitelerin ve gençlerin gerçek ihtiyaçları dikkate alınarak yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
Yazara E-Posta: A.Guclu@milliyet.com.tr