Turizmin başkenti Antalya mı yoksa Muğla mı? Herkese göre değişir. Ama Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş, Kalkan, Gökova, Akyaka, Datça, Patara, Knidos, Köyceğiz, Göçek ile Muğla da bu yarışın favori isimlerinden birisi. İki havaalanı olan kaç il var ki!
Günübirliğine de olsa, Muğla’ya daha doğrusu Akyaka’ya gidip gelince, bu kıyaslamayı yapmadan geçemiyorsunuz. Bırakın bütün Türkiye’yi, sadece Muğla’yı ve çevresini hakkıyla gezmeye kalksanız aylar, yıllar yetmez.
Hele hele şu günlerde, bir de tatil havasına girdiyseniz, kaçırılmayacak yerler. Biz sadece uçaktan gördük, umarız siz, gidip doya doya tatil yaparsınız.
Şu günlerde, öylesine yoğun, sınav, tercih ve kayıt maratonu var ki, birkaç günlüğüne de olsa gidip oraları yaşamak zor gibi gözüküyor ama sizler ne yapıp edin, gidip bu güzellikleri yaşayın, dönüşte de bize anlatın. O bile keyif verir...
Peki şimdi durduk yerde bu Muğla muhabbeti nereden çıktı. Tatile mi kaçmak istiyoruz yoksa başka bir gerekçesi mi var? İşte size 24 saatlik Muğla koşuşturmasının hikâyesi:
Hoşgörü kenti
Ödül enflasyonu olduğu bir dönemde, farklı bir ödül olduğuna inandığım için Muğla yollarına düştüm. İyi ki de gitmişim. Onları daha yakından tanıma olanağı buldum.
Muğla’da müthiş bir hoşgörü ortamı var. Örneğin bana ödül veren gazetenin sahibi Hayati Nizamoğlu bir önceki seçimde Ak Parti milletvekili adayıydı. En önemli yazarlarından Özcan Özgür “tescilli” komünist. Bir diğeri ise MHP’li, yani siyasi yelpazenin her kesiminden çalışan var ve hiçbiri görüşlerinden zerre kadar taviz vermeden gül gibi geçinip gidiyorlar. 36 yıldır da ayaktalar.
Tolerans ve tahammül sınırlarının zorlandığı olmamış mı? Arada bir de olsa, oluyormuş. İşte çözüm yöntemlerinden birisi: Gazete patronu, kendi gazetesinde, bir yazarına tekzip göndermiş. Yani yazısını yayımlamama ya da kapı önüne koyma yerine tekzip. Patronluk ve yazarlık ayrı, vatandaşlık ayrı diyorlar. Patron ben vatandaşlık hakkımı kullandım diyor. Yazarı da herkes hakkında yazıyorsak patron hakkında neden yazmayalım diyor. Anlayacağınız, Türkiye genelinde sorun olan pek çok konu, Muğla’da çoktan aşılmış.
Olumlu Yaşar
Ödül töreni Akyaka’daydı. Ödüllerin tüm yereldi. Her yıl bir ulusal ödül veriliyormuş, onu da bana uygun görmüşler. Belli ki eleştiriyi seviyorlar. Yerel ödüller arasında ise yok yoktu ve hemen hepsi de birbirinden ilginçti. Örneğin Yılın Vatandaşı Ödülü’nü alan isimlerden Yaşar Yiğit, namı diğer Olumlu Yaşar, kim dara düşse yardımına koşan bir isim. Yetişme yurtlarında büyümüş ve şu anda Marmaris Kaymakamı’nın makam şoförü. Hiçbir konuda pozitifliğini yitirmiyor. Vatandaş Ahmet(Karaosmanoğlu) ise onun tam tersi her konuda hukuk mücadelesi veriyor. Bazen valiyle, bazen belediye başkanıyla bazen de devletin bizzat kendisiyle hukuk mücadelesine giriyor. O bundan yılmamış. Herhangi bir sorun yaşandığında, nasıl olsa Vatandaş Ahmet üzerine gider diyorlar. Tıpkı dara düşen birine Olumlu Yaşar’ın yardım için koşacağı gibi. Diğer ödüllerin konu başlıkları da şöyleydi:
Eğitim, yılın işadamı, siyasi yaşam, spor, çalışma yaşamı, yılın şirketi, sivil toplum, sağlık, kültür ve sosyal yaşam, bürokrasi ve yılın vatandaşı.
Keşke yer olsaydı da alanları da sizlerle paylaşsaydım, çünkü hepsi de okurların oylarıyla seçilen ve yaptıkları hizmetle, bu ödülleri hak eden kişi ve kurumlardı.
36 yıldır, günlük olarak yayın hayatını sürdüren Hamle gazetesinin bu yıl 7’ncisini düzenlediği ‘Yılın En’leri ödül töreni, Hamle Otel’de yapıldı. Ödül törenine Muğla Valisi Fatih Şahin, CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Ula, Yatağan, Ortaca ve Köyceğiz kaymakamları, ilçe ve belde belediye başkanları, siyasi parti il ve ilçe başkanları, sivil toplum kuruluşlarının başkan ve temsilcileri, iş dünyasının önde gelen isimleri de katıldı. Yani hemen herkes oradaydı.
Muğlalılar, kendilerini Heredot’un torunları olarak görecek kadar da orada yaşanan medeniyetlere sahip çıkıyorlar. Ve Muğla’yı, eğer bir de tarihiyle, antik kentleriyle ve antik efsaneleriyle, Prof. Dr. Şadan Gökova’dan dinlerseniz, gecenin bitmesini hiç istemezsiniz. Şadan Hoca binlerce, belki de on binlerce tarihi anekdotu ve şiiri hafızasında saklıyor. Ve onları paylaşma konusunda hiç de hasis değil. Bastığınız topraklar, gezdiğiniz antik kentler, onun anlatımıyla bir başka değer kazanıyor.
Özetin özeti: Her köşesi ayrı bir cennet olan ülkemizi, ne olur daha fazla gezin ve insanlarını daha yakından tanıyın. Bakın o zaman çok daha seveceksiniz. Her yerde, her keseye uygun tatil olanağı var, yeter ki isteyin!..