Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Abbas GÜÇLÜ

GEÇEN yıl şu saatlerde, yeni bir yıla girmenin coşkusunu yaşıyorduk. Tıpkı şu saatlerde 1998'i beklediğimiz gibi...
Zaman aynı hızda akıp gitse de, sanki eskiden yıllar çok daha uzundu. Ya da bana öyle geliyor. Yaşam temposu hızlandıkça, sanki zaman da daha hızlı geçiyor.
1997'de bir yandan gazete, bir yandan da televizyon, üniversite, yoğun yurtdışı gezileri ve üniversite adaylarına yönelik olarak çıkarttığımız dergiler vardı. Hepsi de yoğun emek gerektiren işlerdi. Ama insan eğer isterse her zaman, her şeye zaman ve enerji bulabiliyor. 1997'de bunu fazlasıyla yaşadık, gördük.
1997 eğitim açısından da çok önemliydi bizim için. TBMM'de sabahlara kadar süren oturumlarda 8 Yıllık Kesintisiz Eğitim Yasası'nın çıkışına şahit olmak gerçekten büyük mutluluktu.
Dahası, önce öğrencilerin, ardından da özürlülerin gönlünden kopan ödülleri almak, verdiğimiz emeklerin boşa gitmediğini gösteren ve bizleri sevince boğan önemli işaretlerdi.
Hele hele yüz binlerce üniversite adayı ve anne babalarıyla birlikte aylarca süren onur mücadelesinin zaferle sonuçlanması sevinçlerin en görkemlisiydi.
ÖSS'yi üç kez kazanamadılar diye öğretim hayatlarına son verilen binlerce adayın Danıştay'dan yürütmeyi durdurma kararı çıkartması da 1997'de sevincimize sevinç katan olaylardan bir diğeriydi.
Lise 1'de iki yıl üst üste kaldılar diye kapı önüne konulan öğrenciler için de az uğraşmadık. Aylarca süren mücadelelerinde hep yanıbaşlarındaydık. Davaları onlar kazandı, MEB itiraz etti. Ama son gülen yine onlar oldu. Bugüne kadar insanların içindeki okuma arzusunu, bilime, aydınlığa, parlak yarınlara koşma arzusunu kim frenleyebildi ki MEB frenleyebilsin!... Onlar da kazandı, onlar da mutluluğumuza, mutluluk kattı.
Dünya üniversitelerini kapsayan uzun gezimiz, hem mesleki hem de kişisel açıdan müthiş yararlı oldu. Bugüne kadar, dünyayı gezmeden "dünyanın her yerinde böyle, şöyle" diye ahkam kesenlere karşı, gören, inceleyen, sorgulayan biri olarak "durun bakalım" diyebilme şansını yakaladığım için de 1997'yi çok sevdim.
Televizyonlardaki onca aptal program arasında, eğitim programları iş yapmaz diyenleri KARNE ile mahçup ettik. Seviyeli, farklı, esprili ve de öğretici eğitim progrmlarının da en ölü saatlerde olsa bile rating canavarı ile başedebildiğini gördük, gösterdik, kabul ettirdik.
Evet sevgili 1997, başkaları seni nasıl anar bilmiyorum. Ama biz senden çok memnunduk. Umarız, 1998'i de en az senin kadar severiz.
Eğitim Servisi'nde Sibel, Ümit, Ergin, Gönül ve Ayça'yla hep yanınızdaydık. Hülya Ankara'daki en büyük destekçimizdi. Diğer gazetelerden farklıydık, çünkü biz bu işi gönülden ve severek yapıyorduk.
Yeni yıla girerken, yeni planlar yaparken sakın eğitimi unutmayın. Eğer eğitimi hatırlarsanız, mutlaka bizleri de hatırlayacaksınızdır. İşte o anda biz de sizleri canı gönülden kutluyor olacağız...


Yazara Email A.Guclu@milliyet.com.tr