Siz siz olun bu soruyu hiç kimseye sormayın, yoksa saatlerce dinlemek zorunda kalırsınız.
İyi gidiyor diyen de var, felakete sürükleniyoruz diyenler de.
Hemen herkesin ortak noktası ise akıl ve somut verilerden daha çok, duygusallık.
İktidara sempatiyle bakıyorlarsa pembe gözlük takıyorlar, hoşlanmıyorlarsa gözlüklerin en karasını tercih ediyorlar...
Konun ne olduğu hiç önemli değil, hangi soruyu sorarsanız sorun, gelinen son nokta, iktidarca ya da muhalefetçe bir bakış açısı oluyor.
Aynı konuda,eğer iktidar olumlu görüş bildiriyorsa o iyidir, iktidarın hoşuna gitmeyen bir durum söz konusuysa, onu, onlara anlatmanız mümkün değildir.
Karşı taraf için de durum hiç farklı değil.
Hele hele söz konusu olan ülkenin geleceği ise saflar daha da keskinleşiyor...
İşte bu yüzden, sakın ola, birileriyle Türkiye nereye gidiyor tartışmasına girmeyin!..
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Geçenlerde de yazdım, gençleri yakalayan zaferi de kazanır. Ama şu ana kadar hiç bir adayın gündeminde gençler yok. Gençler yok da başkaları var mı? Duyan varsa bize de söylesin.
Varsa yoksa siyaset. Çünkü, seçmen, daha fazlası için adayları zorlamıyor.
Oyunun rengi şimdiden belli...
Ya ona verecek ya da diğerine.
Hele bir bekleyelim, bakalım ne söyleyecek diyen yok gibi.
Böyle olduğu için de kimse proje üretmiyor.
İşte bu noktada, aşırı politize olmamış, aidiyet ve nefret söylemlerinden uzak sadece gençler kaldı.
Eğer birileri çıkıp da, onları adam yerine koyar ve onlar için politika üretirse, bir anda gitmekten çokta vazgeçtikleri sandığa koşa koşa sahip çıkabilirler...
Peki bu ne olabilir?
Bir çırpıda onlarca sorun, proje ve beklenti sayabiliriz. Ama önemli olan bunları bizim söylememiz değil, adayların dile getirmesi!
Örneğin eğitim, işsizlik, spor, burs, yurt, staj, askerlik konularında ne düşünüyorlar?
KPSS zulmüne son verecekler mi?
Üniversitelerde dirsek çürütenler, işsizlikle cezalandırılmaya devam edilecek mi?..
Hak, hukuk, adalet?
Genç Bakış’lardan biliyoruz. Gençlerin en duyarlı oldukları konuların başında hak, hukuk, adalet geliyor.
Ve bu konuda hiç kimseye inanmıyor, güvenmiyor ve itimat etmiyorlar. Ama yetişkinler gibi kemikleşmiş ön yargıları da yok.
Doğru olduğuna inandıkları noktada alkışlıyor, karşı çıktıkları noktada da eleştirilerin en ağırını söylemekten çekinmiyorlar.
Yeter ki muhattap alınsınlar, yeter ki inanacakları söylem ve projelerle karşılarına çıkılsın...
Şu ana kadar ki görüntü, gençlerin yine hiç bir şekilde kaale alınmayacağı yönünde.
Umarız yanılan biz oluruz.
Yoksa, gençleri sandığa çekmek hiç de kolay olmaz...
Ve onları dikkate almadan yapılacak seçim hesapları kesinlikle yanıltıcı olacaktır.
Gençler, siyaseti sevmiyorlar ama ülkelerini çok seviyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin onlar için ayrı bir anlamı var.
Belediyeleri, bakanlıkları, YÖK’ü, üniversiteleri ve diğer kurumları kimin yönettiği, onlar için elbette çok önemli ama Cumhurbaşkanlığı makamının ayrı bir önemi var.
Hemen her konuda farklı düşünen hatta en sert şekilde didişen gençlerin, ülke söz konusu olduğunda nasıl tek yürek, tek ses olduklarına çok tanık olduk. İşte bu yüzden, onların ortak paydasını yakalayan, kazanacaktır! Gerisi de ah, van diyecektir!..
Özetin özeti: Gençlerin içinde olmadığı hiç bir hesap, doğru hesap değildir...