Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yüreğimiz cayır cayır yanıyor. Ama buna rağmen herkes konuşmaya devam ediyor.
Daha önceki felaketleri hatırlayalım.
Büyük Marmara Depremi’ni, Van’ı ve diğerlerini.
O zaman da kin, öfke, suçlama ve karşı suçlamalar gırla gidiyordu.
Peki, geriye, kırgınlıkların ötesinde ne kaldı?
Keşke her felaket sonrasında, hemen her konuda gösterdiğimiz performansı, felaketler yaşanmadan önce de gösterebilsek.
İşte o zaman belki de böylesi büyük acılarla ya hiç karşılaşmayız ya da boyutları çok küçük olur...
Kızgınlıkta sınır tanımıyoruz. Yangına körükle gidiyoruz. Haklı olduğumuz noktada, haksız konuma düşüyoruz.
İşte bu yüzden, her kim olursa olsun, zorunlu olmadıkça, ne olur artık hiç kimse konuşmasın. Taziyeye saygı gösterilsin...

Yardım yağıyor
Soma’ya yardım yağıyor. Dünya onları konuşuyor.
Keşke bütün bunlar felaket yaşanmadan gerçekleşseydi.
Yardım eli uzanması için ille de büyük felaketlerin acısıyla yanmamız mı gerekiyor?
Güvenlik önlemlerinin konuşulması, tartışılması, yasallaşması için yüzlerce insanımızın hayatını kaybetmesi mi bekleniyor?
Uzmanlar daha önce de hep vardı ama sayfalarımızı, ekranlarımızı, gönüllerimizi onlara hiç açmadık?
Sabah, akşam dizi izleyerek hayatın gerçekleriyle yüzleşmekten hep kaçındık!
Eğer ille de bir suçlu arıyorsak, hepimiz suçluyuz...
İşte bu yüzden ne olur artık susalım ve benzeri felaketler yaşanmaması için gönül birliği yapalım.
Yoksa ne bu felaketlerin sonu gelir ne de kavgaların...

Yaptırım gücü!
Tıpkı deprem konusunda olduğu gibi eminim ki maden kazaları konusunda da söylenmedik laf, çıkartılmadık yasa kalmamıştır.
Peki ama ne bugüne kadar bunların ne kadarını hayata geçirdik?
Ya da bugün konuşulanların ne kadarını hayata geçirebileceğiz?..
Sorun hataları tespit edip, o konuda yasalar çıkartmak mı, yoksa onları uygulanabilir hale getirmek mi?
Sanki bizim asıl sorunumuz, lafın ötesine geçemememiz.
Her şeyi en sert bir şekilde eleştirenler bile, maalesef kendi üzerine düşeni yeterince yerine getirmiyor. Alınan kararları hayata geçirmiyor.
Örneğin iş güvenliğini ele alalım. Bu konudaki zafiyet sadece Soma ile mi sınırlı?
Kendi işyerimiz, evimiz, okulumuz, sokağımız, kentimiz ne kadar güvenli?
Bu konuda, bırakın başkalarını, siz, biz üzerimize düşenin ne kadarını yaptık?
Örneğin kaçımızın evinde yangın alarmı var?..

Takip edilsin
Çıkartılan yasaların takip edilmesi için farklı mekanizmaların oluşturulması gerektiği bir kez daha görüldü.
Hata yapan hiçbir zaman ben hata yaptım demediğine göre, yapanı denetleyecek, özgür ve donanımlı takip kurumlarına ihtiyacımız olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
İleri ülkelerde bu görevi sivil toplum örgütleri yerine getiriyor. Ama bizde o da istismar edildi. Ya hepten susturuyoruz ya da eleştirinin dozunu kaçırıyoruz.
İşte bu yüzden, alınan kararları, çıkartılan yasaları, kamuoyu adına izleyecek, değerlendirecek, güvenirliğinden zerre kadar şüphe duyulmayacak ve yeri geldiğinde isyan edecek kurumlara ihtiyacımız var.
Özetin özeti: Ülkemizi ve insanımızı hiç kimse, hiç kimseden daha fazla sevmiyor ve bu hiç kimsenin tekelinde değil...