Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bazen okurlarımızdan yazdıklarınız neden genelde olumsuz diye eleştiri geliyor. Geriye dönüp baktığımızda haksız da sayılmazlar. Ama hemen her gün öylesine yoğun şikayetler geliyor ki, bunları kulakardı etmemiz de olanaksız...
Suya tirit övgü dolu havadan suda yazılar yazmak en kolayı. Hem düşman da edinmezsiniz. Üstelik el üstünde tutulursunuz. Ancak biz yine bildiğimizi okuyacağız ve sizlerin sorunlarına yılmadan, usanmadan dikkat çekmeye devam edeceğiz. Ta ki sorunlar çözülene dek...

Meslek liselilerin derdi

Üniversite başvuruları devam ediyor. Ama hala yüz binlerce meslek liselinin derdine çözüm getirilebilmiş değil. Geçen yıl sorunu çözeceğiz diye söz veren Başbakan ve yardımcıları da YÖK'e boyun eğmiş durumda. Üniversitelerde yapılan araştırmalar, mühendisliklere mesleki ve teknik okulların ilgili bölümlerinden gelen öğrencilerin daha başarılı olduklarını gösteriyor. Hal böyleyken, neden meslek lisesi öğrencilerine kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte düz liselerle eşit koşullarda yarışma hakkı tanınmaz anlaşılır gibi değil.
Bir yılı hazırlık, 4 yılı teknik ve teorik eğitim olmak üzere 5 yıl öğrenim gören bir iletişim ya bilgisayar öğrencisinin, üniversitenin ilgili bölümlerine yerleştirilirken orta öğretim başarı puanı 0.2 ile, 3 yıl öğrenim gören düz liselininki ise 0.5 ile çarpılıyor. Bundan daha büyük bir haksızlık olabilir mi? Oluyor hem de bal gibi. Üstelik herkesin gözü önünde. Ama bunları yazmak nedense birilerini rahatsız ediyor!..

Kedi - fare oyunu

On binlerce üniversite mezunu üniversitelerin açtığı öğretmenlik formasyon kurslarına yüz milyonlarca lira ödeyip sertifika aldı. Sonra sınava girdiler. Kazananların başvuruları alındı. Ama bir türlü öğretmen olarak atanmıyorlar. Kimyaları altüst oldu. Ancak bu da kimsenin umurunda değil. Gençlerle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayanların değil de gençlerin susturulmaya çalışılmasını da yine anlamak mümkün değil...
On binlerce öğretmen yerinden yurdundan edildi. Aileleri parçalandı. Eşlerden biri Van'a, öteki Edirne'ye atandı. Eşi asker, polis olan birleşti. Öğretmen olan sefalet içinde. Üç günlük öğretmenler koltuklarında, 30 yıllık öğretmenler kızakta. Ama bu da kimsenin umurunda değil. Bunları yazıp da moral bozmanın alemi ne? Evet ne gereği var? Kimin kimle yattığını televizyonların karşısına çakılıp izlemek varken...
Yüz binlerce yüksekokul mezunu 4 yıllık fakültelere dikey geçiş yapmak için kendini parçalarken, kontenjanların neredeyse yarısı boş kaldı. Ama YÖK ve ÖSYM'nin umurunda bile değil. Şimdi bunun için de moral bozmaya değer mi diyenler de çıkacaktır elbette...
Yine yüz binlerce fen ve edebiyat fakültesi öğrencisinin kazanılmış hakları ellerinden alındı. Çalmadık kapı bırakmadılar. Ne zaman ki boykot yaptılar, o zaman dikkat çektiler. Ama o kadar! Sorunları değil, eylemleri haber oldu...
Üniversiteler ekonomik sıkıntıdan kıvranıyor. Maliye ve DPT başınızın çaresine bakın, kendinize kaynak yaratın diyor. Ama yasa ve yönetmelikler çerçevesinde para kazanmaya çalıştığınızda da Marmara Üniversitesi gibi başınız belaya giriyor. Oysa sırt üstü yatsalar ne güzel olurdu. Ne onlara soruşturma açılır, ne de biz bu can sıkıcı konuyu yazardık...
Özetin özeti: Birileri yanlış yapıyor ama kim?..


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr