Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önceki gün bu köşede, artık biz de bu tür haberler bekliyoruz diyerek, Nobel Ödülü alan yabancı bilim insanlarına gıpta ettiğimizi dile getirmiştim.

Hemen ardından Nobel geldi.

Zamanı geriye götürüp, başka bir şeyi dileme hakkım olsa, yine aynısını isterdim.

Çünkü ülke olarak çok gururlandık ve çok mutluyuz.

Demek ki ihtiyacımız olan buymuş.

Umarız artan bir şekilde benzeri ödüllerin devamı gelir...

Birkaç gündür, Prof. Sancar’la ilgili ne var ne yok okuyoruz, özellikle de memleket sevdasına yönelik görüşlerini ayakta alkışlıyoruz...

Haberin Devamı

Cumhuriyet devri!

Aziz Sancar’la ilgili çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi.

O da çok şeyler söyledi.

Söylemeye de devam edecek.

Etmeli de.

Çünkü ondan, hayatından, söylemlerinden alacağımız çok dersler var...

Mustafa Kemal’li Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin öncelikli hedefi eğitimdi.

Sadece seçkinlere değil, herkese eğitim anlayışıyla yola çıkıldı.

O yok yıllarda bile eğitim meşalesi her köyü aydınlattı.

Rahmetli Demirelbu konuya çok dikkat çekerdi, “Cumhuriyet ve onun sağladığı eğitim olanakları olmasaydı, ben olmazdım”derdi.

Sancarda benzer sözler söylüyor.

Okuma yazma dahi bilmeyen anne babasının, 8 kardeşini nasıl okuttuğunu anlatıyor...

Evet, o yıllar öyleydi.

Bir aile için en büyük onur, çocuklarını okutmaktı.

Her şey yoktu, yoksulluk diz boyuydu ama iyi bir eğitim ve idealler vardı.

Kimilerinin dudak büktüğü o zor yıllar, kimleri yetiştirmedi ki!

Bir de son otuz, kırk yıla bakalım...

Göreceli olarak her şey çok daha iyi ama sonuç ortada.

Ne daha iyi bir eğitim var, ne vatan sevdası, ne kardeşlik ne de idealler!..

Varsa yoksa güç, para, şatafat, taraflılık ve sen-ben çekişmesi!

Ülkeyi, geleceği, gençleri, eğitimi, bilimi, gerçekten düşünen kaç kişi var ki?

Olsaydı bu hale gelir miydik!..

Bakın ne diyor?

“Çok iyi öğretmenlerimiz vardı. Bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum.Türkiye’nin Mardin’den Kars’a, Edirne’ye kadar bütün çocuklarımıza bilim alanında eğitim öğretim vermemiz lazım. Özellikle de kızlarımızı okutmak lazım. Kızlarımızı okutmazsak insan gücümüzün yarısını kaybetmiş oluyoruz. Doğu ve Güneydoğu’daki kardeşlerimizden kız çocuklarını okula göndermelerini tekrar tekrar rica ediyorum. Annem, babam okuma, yazma bilmezdi. Onların çocuklukları Cumhuriyet’in ilk yıllarıydı. Annem ve babam bizi okutmak için ellerinden geleni yaptı. Çok iyi öğretmenlerimiz vardı. Bizi çok iyi eğittiler. Benim sınıfımdan sanırım 10 veya 15 kişi Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde profesör oldu. En önemli şey okumak. Bilimsel konularda, fizik, kimya, biyoloji, teknoloji alanlarında iyi eğitim görmek Türkiye’nin görevidir. Bizim de bilime katkımız olsun. Yurtdışında daha başarılı oldum. Çünkü yurtdışında bu kargaşa yok. Yurtiçinde çalışan birçok arkadaşla konuştum. Gerçekten fedakâr insanlar. Bilime kendisini vermiş insanlar. Ama o kadar kargaşada rahat bir şekilde çalışamıyorlar, dikkatleri dağılıyor. Ben de olsam benim de dikkatim dağılır.”

Haberin Devamı

Söylediklerinin altına kim imza atmaz ki!..

Özetin özeti: Dünün köylerinden başbakanlar, cumhurbaşkanları, yazarlar, üretim sevdalısı işadamları, Nobel’li bilim insanları çıktı. Peki ya şimdi?..