Abbas GÜÇLÜ
HOLLANDA'dan sonra
İsveç cennet gibi geldi. Ne bir organizasyon bozukluğu, ne sürekli birbiriyle çelişen bilgiler veren sözde yetkililer, ne de zaman kaybı...
Havaalanına indiğimiz andan itibaren her dakikası değrlendirilen mükemmel bir program yapmışlar. Bu konuda başta
Hollanda ve
Türkiye olmak üzere alınacak çok ders var.
Dünyanın birbiriyle çatışan ideolojik ve siyasal sistemleri arasında bir denge rolü üstlenen İsveç, barış dönemlerinde
bağlantısızlık, savaşlarda da
tarafsızlık geleneğini sürdürerek, dünyada özel bir saygınlık kazanmış. İsveç'e saygınlık kazandıran bir başka özel konum ise,
Nobel ödülleri.
1901'den bu yana
Kimya, Fizik, Fizyoloji ya da
tıp, edebiyat, barış, 1968'den bu yana da
ekonomi alanında verdiği Nobel ödülleri, bilim adamları, sanatçılar, yazarlar ve de politikacıların hayalini süsleyen en saygın ödüllerden biri oldu.
İsveç'te 8 araştırma üniversitesi 18 de yüksek okulu var. Tam bir öğrenci cenneti. Eğitimin her kademesi parasız. Üstelik üniversite öğrencilerine ayda bin dolar da kredi veriyorlar. Bunun 250 doları karşılıksız. Kalanı da uzun vadeli geri ödemeli...
İsveç yükseköğrenimi çok hareketli. Bütün konuşmacılar söze
"80 öncesi, 90 sonrası ve gelecek yıldan itibaren" diye başlıyor. Sürekli yeni arayış içindeler. Bizde olduğu gibi, daha fazla yetkilerle donatılmış YÖK burada da var. Örneğin onların izni olmadan politikacılar üniversite açamıyor.
Bir başka ortak noktamız ise üniversite önündeki yığılma. İsveçliler 50, 60'lı yıllarda üniversitelere yoğun ilgi göstermiş. 70, 80'li yıllarda ise çok kolay iş buldukları için üniversite yerine para kazanmayı tercih etmişler. 90'dan sonra ise diplomanın önemi öylesine artmış ki, yetişkinler bile üniversite önündeki kuyruğa katılmış.
Bu yıl 40 bini eski mezun, 100 bini de yeni mezun 140 bin aday üniversiteye başvurmuş, 66 bini alınmış.
Üniversiteye giriş, lisede alınan derslere ve yılda iki kez yapılan ÖYS benzeri bir sınavdan alınan puana göre yapılıyor. En fazla ilgiyi
Gazetecilik, Mimarlık ve
Tıp görüyor.
Bizim hocalar kızacak ama, burada da rektörler atamayla geliyor. Hükümet, mütevelli heyetini, onlar da rektörü seçiyor.
Üniversiteler kendi aralarında
uzmanlaşmış. Her üniversite, her bölümü açmıyor. Örneğin
Tarım Üniversitesi'nde sadece
Ziraat, Veterinerlik ve
Ormancılık bölümleri var. Teknik Üniversite'nin içine de getirip sosyal bölümleri koymamışlar.
100'ü aşkın alanda uzmanlık eğitimi veren
Stockhoml Teknik Üniversitesi, 1700 yılında kurulmuş. 1990'a gelindiğinde öylesine hantallaşmış ki, yeniden yapılanma zorunlu hale gelmiş. Bir yıl içinde fakülte sayısı 10'dan 5'e, bölüm sayısı da 80'den 35'e indirilmiş. Sancılı olmuş ama verimlilik artmış.
Aynı modeli isterseniz bir
İTÜ'de
İstanbul ve
Ankara üniversitelerinde bir deneyin. Bırakın uygulamayı, lafı bile çıldırtır.
Yazara EmailSTOCKHOLM