Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Abbas GÜÇLÜ

YÖK'ün 16. yıldönümü, yine protestolarla kutlandı. Bazı üniversitelerde sakin geçti, bazılarında da çatışmalar çıktı. Hatta bazı gösterilere, lise öğrencileri ile işçiler bile katıldı. En ilginç olanı da sağcısı, solcusu, İslamcısı ilk defa ortak noktada buluştu.
Dün bir anda kendimi bu protesto gösterilerinin içinde buldum. "Türkiye'de ve Dünyada Üniversiteler" konulu bir konferans için Kocaeli Üniversitesi'ne gittim ve içeri girdiğim anda büyük bir gürültü koptu. Sözde, YÖK protesto ediliyordu ama, hemen her konuda slogan atılıyordu. Hatta bir ara sağ - sol gruplar, aralarında kavga bile yapmışlar.
15.00'te başlayacak toplantı, herkes hazır olmasına rağmen 16.30'da zor başladı. Olup biteni herkes gibi pençereden izledim. 17 bin öğrencili üniversitede protestoya katılanların sayısı hepsini toplasanız 500'ü bulmaz. Ama herkesi tedirgin etmeye yetti. Sloganlar çeşitlenip karşılıklı söz düellesona dönüşünce polis geldi. Rektör devreye girdi ve olay daha fazla büyümeden yatıştırıldı.
Gerek Kocaeli'de, gerekse Ankara ve İstanbul'da atılan sloganlara baktım. Hiçbiri öğrencilerin hayati sorunlarıyla ilgili değildi. Konuşmamda öğrencilere uzun uzadıya bunu anlattım. Eğitimin kalitesinden barınmaya, burslardan yabancı dile gelinceye kadar yığınla sorunları olduğu halde neden bunları hiç dile getirmediklerini sordum.
Sessiz çoğunluk, dışarda atılan sloganların pek çoğuna katılmıyor. Öğrenci temsilcisi olduklarını söyleyenler de, tıpkı öğretim üyelerinin temsilcisi olduklarını iddia edenler gibi ancak havanda su dövüyorlar. Ne temsil kabiliyetleri var, ne de üniversite sorunlarıyla ilgileri.
Üniversiteler, değişmez mi? Elbette değişir. Ama zaman alır. "Parasız vasat eğitim mi, yoksa, paralı iyi eğitim mi?" sorusunu yıllardır öğrencilere yöneltip, katkı paylarının yükseltilmesi gerektiğini anlatıyorum. Önceleri çok tepki oluyordu. Şimdi ise azınlıkta kalıyorlar.
Ağzına kadar dolu salonda "ne kadarınız yabancı dil biliyor" diye sordum. Birkaç el kalktı. "Ne kadarınız öğrenmek istiyor?" dediğimde ise bütün eller havadaydı. "Peki üniversitenin bu konuda verdiği eğitim yeterli mi?" diye yeni bir soru yönelttiğimde ise hep bir ağızdan "hayır" cevabı geldi. O halde dışarıda atılan sloganların içerisinde, "daha iyi eğitim", "yabancı dil istiyoruz", "ezberci eğitime hayır, uygulamalı eğitime evet " gibi sloganlar neden yok diye sorduğumda ise kendilerinin bile inanmadıkları mazeretlerin arkasına sığınmaya çalıştılar. Ama sonuçta, 2000'li yıllar için çalışmaları, hem de çok çalışmaları gerektiğine inandılar, söz verdiler. Umarım umutları boşa çıkarılmaz...

Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr