Sınavlar ve deprem üzerine çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi. Ama hiçbiri biraz önce gelen mail kadar etkili değildi.
En ufak ayrıntıların bile ne kadar önemli olduğu ve kişiler üzerinde nasıl derin etkiler yarattığına yönelik daha çarpıcı bir örnek olamaz. Hep birlikte okuyayım:
"Pazar günü, 1.5 milyon üniversite adayı için hayatlarının yol ayrımı, kaderlerinin tayin edildiği tarihi bir gündü. Bugün, uzun bir maraton koşusunun ve sarf edilen bunca emeğin sonucunun alınacağı kutsal bir gündü.
Bu sınav, art arda gelen felaketlerden sonra yapılan ilk sınav olma niteliğini taşıyordu. Sınavla yaralar kısmen sarılacak, felaketi ailelerini, evlerini kaybederek yaşayan bu gençler, hayata yeniden merhaba diyeceklerdi. Onları sınayacak kimselerin de bu çabaya saygı göstermesi ahlaken esastır. Bunu kimse yadsıyamaz. Bu hayati sınavda ilk soru virgülüne bile dokunulmadan aynen şöyle:
Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki, dolaplar, kitaplıklar devrilmiş, binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? "Canını kurtarmışsın yetmez mi?" demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.
Bu parçada geçen "içimden bir şeyler kopmak" sözü ile anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?"
Tamamen bir rastlantı sonucunda depremzede olan bir kızın şikayeti üzerine konuya vakıf oldum. Kızcağız sınavdayken bu soruyla depremi tekrar yaşamış, kaybettikleri aklına gelmiş. Dakikalarca kendine gelememiş ve kendini sorulara verememiş. Derin bir infial içerisinde soruları tamamlamış. "O an sınavın hayatımdaki anlamını yitirdim. Benim için hiçbir şey sevdiklerimin yitirilişi kadar önemli değildi" diyordu...
Bir eğitmen ya da bir psikolog değilim. Deprem sırasında bölgede de değildim. Sadece duyarlı ve çağdaş bir kişi olduğumu zannediyorum. İlle "içinden bir şeyler kopmak" ifadesini sormak gibi bir saplantım varsa, bunu arabesk bir kaygı ve "acılı olsun" espirisi ile sunmam. Felaket üzerine kurgu yaparak güncelliği korumayı bir tarafa bırakıp adam gibi soru sorsunlar. Ayrıca mantık hatası da var. Neymiş efendim, dolaplar, kitaplıklar devrilmiş de binlerce kitap yerlerdeymiş. El insaf! Kimin evinde binlerce kitap mevcut?..
Gelin de Cemal Bayur'a hak vermeyin.
Depremzede öğrencileri deprem değil, ondan sonra yaşananlar kahretti. Bu da son örneği. Okulları aylarca kapalı kaldı. Felaketten kurtulan öğretmenleri bırakıp gitti. Eğitimlerini çadırda tamamladılar. Ek puan ve özel kontenjan istekleri hep geri çevrildi. O yetmiyormuş gibi bir de sınavda moralleri altüstü edildi. YÖK ve ÖSYM çalışanlarında, bana yine kızacaklar ama duygunun zerresi yok!..
Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr