Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir kişi çok konuşmaya görsün, hatalar, kırgınlıklar, polemikler, kavgalar, en önemlisi de hayal kırıklıkları peş peşe gelir. İstanbul Üniversitesi’nin yeni rektörü Yunus Söylet de, gazete sayfalarını, çarşaf çarşaf doldurmaya başladı. İcraat yok ama laf çok. Dahası, konuştukça kendisini bağlıyor. Oysa şu günlerde dilinden çok beyninin çalışması gerekir.
Adil, şeffaf, demokrat, paylaşımcı olacakmış. Bekleyip göreceğiz. Çünkü neler gördük neler, neler.
Röportajlarında en garibime giden, önyargıları oldu. Rektörlük seçim sürecinde çıkan haberlere yönelik olarak diyor ki, “Ama ben daha çok yalan haber çıkar diye bekliyordum, basınımız beni mahcup etti. Beklediğimden daha az abartılı haber çıktı...”
Bilim adamlarının ön yargılarına göre değil, verilere göre hareket ettiklerini sanırdık. Görünen o ki yeni rektörün hemen her konuda önyargıları var. Medya konusunda Başbakan’ın ağzıyla konuşuyor. Bu gidişle yakında bize gazetecilik dersleri de verirse hiç şaşırmam.
Öğretim üyelerinin ev ihtiyacı konusunda ise diğer adayların ev vaatlerini “Tuhaf hem de çok tuhaf“ bulmuş. “Ayıp denen bir şey var, ne evi yaptıracağız?“ diye tepki göstermiş. Ancak İÜ öğretim üyelerinin diğer üniversiteler nezdinde ne kadar mağdur olduklarını anlayınca da arsa arayışına başlamış. Yakında İÜ Öğretim Üyeleri Yapı Kooperatifi’nin temelini TOKİ Başkanı ve Başbakan Erdoğan’la birlikte atarsa hiç şaşırmayın.
Kayakçı rektör, röportajlarını, bir de eski fotoğraflar yerine yeni çekilmiş bir aile fotoğrafıyla süsleseydi, medyadaki yanlış anlamaların da önünü kesmiş olurdu!..
Öğrenciler için kahvaltı düşünüyor olması takdire şayan. Keşke akşam yemeği de verse. Kadir Topbaş da konuya çok sıcak bakmıştı ama arkası gelmedi. İnşallah Söylet gerçekleştirir. Çünkü tek öğün yemekle günü geçiren o kadar çok öğrenci var ki!..
Ondan beklentimiz, İstanbul Üniversitesi’ni ilk 100’e sokması. En hantal döneminde bile ilk 500’e giren İÜ’nün biraz gayretle ilk 100’e girmesi işten bile değil. Ama tabii ki eğer hedef oysa. Galiba en iyisi bekleyip görmek. Ama renkli bir rektörlük dönemi geçireceği kesin. Medya her zamanki gibi duyduğunu değil, gördüğünü yazacak...
Umarız popülizmin esiri olmaz da işiyle, gücüyle uğraşır.

Katsayılar ne olacak?

YÖK, ÖSS’ye yönelik katsayılarla ilgili nihai kararı muhtemelen bu hafta içerisinde verecek. Öyle ya da böyle, ne karar alırsa alsın, her durumda eleştirilecek. Çünkü beklenti yarattı. Çünkü, son dakikaya kadar bekledi. En önemlisi de üzerinde mahalle baskısı oluştu.
Hükümetin istekleri doğrultusunda bir düzenlemeye gitse kamuoyu ayağa kalkacak. Hiçbir şey yapmasa iktidar kızacak. Yani işi zor.
Keşke bugüne kadar bir karar verebilmiş olsaydı. Sorunun çözümünü gelecek yıla ötelemesi ise kandırmacadan başka bir şey değil. Adama, “Gelecek yıl için öngördüklerinizi peki şimdiye kadar niye yapmadınız?” diye sorarlar ki, bunun cevabını verecek birinin olduğunu da sanmıyorum.
Katsayı sorunu 10 yıldır zaten bu yüzden çözülemiyor...

Türban sorunu kaşınıyor

Tıpkı katsayılar gibi türbanın da bugüne kadar çoktan sorun olmaktan çıkması gerekirdi. Ama sanki özellikle bugünkü haliyle kalması isteniyor.
AKP iktidarı, bu konuda hep YÖK’ü, rektörleri ve Cumhurbaşkanı Sezer’i sorumlu tuttu. Ama şu anda onların hiçbiri yok. Ve türban konusunda arpa boyu yol kat edilebilmiş değil.
Açık lise sınavlarında olduğu gibi oldubittiye getirilerek ya da “Üniversite kampuslarını halka açacağız, isteyen istediği gibi girer” uyanıklığıyla bu sorun çözülmez.
Her şeyden önce samimiyet ve yargıya saygı gerekir ki, bu, dün olduğu gibi maalesef bugün de yok. Olan gariban öğrencilere oluyor. Parası ve dayısı olanlar, vakıf üniversitelerine ya da Avrupa’ya, ABD’ye giderek çoktan mezun oldu. Türkiye’dekiler ise hâlâ oyalanıyor...
Özetin özeti: Popülizm ve siyaset, eğitimden de çocuklarımızdan da lütfen uzak dursun...