Rektör atamalarında yaşanan skandallar son bulacak mı? Evet demek çok zor.
Ankara’dan gelen son bilgilere göre, YÖK artık, rektör atamalarında rol oynamayacakmış!
Niye?
Çünkü, daha önce yaptıkları manipülasyonlara Çankaya çok kızmış!
Peki bu yönde bir kanun değişikliği gerçekleşti mi?
Hayır.
YÖK, yasaları görmemeye alışık. Bu kez de bu yasayı görmezden gelir, olup biter.
Yeni uygulamaya göre, üniversitelerde yapılan seçimlerde en fazla oy alan üç aday Çankaya’ya bildirilecekmiş. Cumhurbaşkanı da onlardan birisini atayacakmış. Muhtemelen de en çok oy alanı...
Peki daha öncekilerin günahı neydi?..
Görünen o ki rektörlere yönelik tartışmalar daha çoooook su kaldırır.
Örneğin şu anda 10 üniversitede seçim gerçekleşti ve hâlâ kimin rektör olacağı açıklanmadı. Bakalım, Ankara’dan gelen bilgiler, uygulamayla da teyit edilecek mi? Yakında görürüz...
Aslında en doğru olanı, eğer ille de seçim olacaksa, Çankaya da dahil hiçbir kurumun müdahil olmamasıdır.
Daha da önemlisi, hiçbir makama yönelik sınırlama olmamasına karşın, rektörlere yönelik iki dönemlik kısıtlamanın da kaldırılmasıdır.
Peki, seçim üniversitelere özgürlük ve özerklik getirir mi? Kaliteyi artırır ve üniversitelerimizi Batı standartlarına ulaştırır mı?
Kesinlikle hayır?
Hiçbir yönetim tecrübesi olmayan, bilimsel yeterliliği vasatın da altında olan isimlerin seçim kazanması, o üniversiteyi en iyi şekilde yöneteceği anlamına gelmez.
Siyasetle akademiyi, kesinlikle birbirine karıştırmamak gerekir.
Dünyadaki uygulama, her üniversitenin kendisine yönelik aday kriterlerini belirlerken kılı kırk yoracak şekilde titiz davranması yönünde...
Kriterleri yerine getirenler arasında seçimi kimin kazanacağı ise hiç önemli değil, çünkü sonuçta kazanan üniversite oluyor.
Bizde ise her şey tesadüflere, YÖK’e ve Çankaya’ya bağlı. Üniversite kimsenin umurunda değil!..
Yök Başkanı’nın son dakikada yaptığı “Ben kimseye böyle bir şey söylemedim” açıklamasıysa kafaları daha da karıştıracağa benziyor.
Yarın yine KPSS var ama
İptal edilen KPSS’nin yerine yapılacak yarınki sınava yönelik ciddi iddialar söz konusu. Ama en ilginci, yeni başvuru alınmamasına karşın, eğitim bilimleri sınavına girecek aday sayısının 15 bin artması...
ÖSYM’nin verilerine göre iptal edilen sınava 279 bin 849 aday girdi.
Yine ÖSYM’nin yayınladığı basın bültenine göre yarın gerçekleşecek sınava 294 bin 909 aday girecek.
Peki aradaki bu 15 bin fazlalık nereden geliyor?
Akla gelen ilk gerekçe, başvurduğu halde sınava girmeyen adaylar yönünde. Ancak bu durumda bile rakamın bu kadar yüksek olmasına kimse ihtimal vermiyor.
Arada yeni başvuru alınması da mümkün değil. Çünkü yeni başvuru dönemi açılmadı.
Bir başka çelişkili durum ise, iptal edilen sınavda genel yetenek ve genel kültür sınavlarına girip, eğitim bilimlerine girmeyen adaylara da başvuru belgelerinin gönderilmesi.
Oysa kimlerin sınava girip girmediği ÖSYM tarafından çok net biliniyor olmalıydı!..
Bu arada “şüpheli” sıfatıyla 3 bin 277 adayın, daha önceki sınav merkezlerinin aksine Anakara ve İstanbul’da sınava alınmaları ise tepkileri de beraberinde getirdi.
Alın teriyle başarılı olan adaylar, kendilerine “kopyacı” muamelesi yapılmasını içlerine sindiremediklerini her fırsatta dile getiriyorlar.
Ve bu konuda en çok merak edilen sorulardan birisi de iptal edilen sınavda 120’de 120 ful çeken adaylardan ne kadarının aynı performansı şimdi de göstereceği?..
Yarın, umarız öyle ya da böyle yeni sürprizle karşılaşmayız. Çünkü adayların bunu kaldırabilecek ne moralleri kaldı ne de güçleri...
En çok alkış kime?
Kaç gündür yazacaktım, bir türlü fırsat olmadı. Genç Bakış, önceki hafta İTÜ Türk Musikisi Konservatuvarı’daydı. Dünden bugüne müzik yolculuğu yaptık. Tam üç bin yıllık bir yolculuk. Müziğin her türü canlı olarak sahnelendi. Program sabaha kadar sürdü. Öğrenciler kadar ekran başındakilerin de çok hoşuna giden bir program oldu.
Peki, Türk müziğinin her çeşidinden caza, aryadan klasik Batı müziğine, ilahilerden Ermeni ezgilerine kadar onlarca farklı müzik türünün yer aldığı bu şölende en fazla alkışı kim aldı?..
Gecenin en popüler grubu, hiç kuşkusuz Roman müziği yapanlardı. Öylesine alkış aldılar ki, ben dahil hocaların tümü şaşırdı.
Hani başka yerde olsa kıpır kıpır Roman havalarının yarattığı esintiye kapılıp gidenlere bahane bulunmazdı ama söz konusu yer konservatuvar olunca insan şaşırıyor!..
Özetin özeti: Her konuda şaşırtmayı seven bir toplumuz...