SON yılların en komik olayını yine "baba" gerçekleştirdi. Radyo, TV, gazete ve dergilerde gün geçmiyor ki, çiçeği burnunda devlet sanatçılarını tiye alan görüşler ortaya konmasın.
Ödüllerin, hele hele devlet ödüllerinin itibarı böylesine ayaklar altına alınamazdı. Ama Baba, pek çok konuda olduğu gibi yine zoru (!) başardı ve bu onurlu ödülü, tartışmalı hale getirdi.
Baba, böyle bol kepçe ödüller dağıtıp, yine bol kepçe ödüller alırken, göreve getirdikleri de birbirlerini yemekle meşgul. YÖK dün bir rektörle, bir dekanı görevden aldı. Rektörün görevden alınışının gerekçesi "çevresiyle uyumsuzluğu". Dekanınki ise irticai faaliyetlerin içinde yer alması...
Sanki Şanlıurfa rektörünü YÖK önermedi. Sanki onu o göreve Cumhurbaşkanı atamadı. Tıpkı daha önce görevden alınan diğer rektörler gibi. YÖK ve Cumhurbaşkanı, bir yerde bir yanlış yapıyor, ama nerede? Atarken mi, yoksa görevden alırken mi?..
Van 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Dursun Odabaşı ise sadece görevden alınmakla kalmadı. Günlerdir tartışma konusu haline gelen YÖK Disiplin Yönetmeliği çerçevesinde tüm akademik unvarları da elinden alındı.
Şimdi akla şu sorular geliyor: Bu dekanı o göreve atarken, şimdi görevden almanıza gerekçe gösterdiğiniz irticai faliyetlere yakınlık derecesi yine yok muydu? Var ise o zaman niye gözardı ettiniz de, şimdi birden aslan kesildiniz?..
Bütün bunlar bir yana, akademik pencereden bakıldığında YÖK ve Demirel deyince akla hep ceza geliyor. Oysa üniversiteler Demirel'e karşı öylesine sevgi dolular ki, her yıl en az 10 tane fahri doktora veriyorlar. Oysa sanatçılara onar onar dağıtılan devlet üstün hizmet nişanlarından bir teki bile bilim adamlarına çok görülüyor. Cumhurbaşkanı Sibel Can'a varıncaya kadar teşekkür plaketi verdi. İşadamlarından sanatçılara, Mandela'dan Ziya ül Hak'a kadar Türkiye Cumhuriyetti'nin onur belgeleri sunuldu. Ama siz hiç Atatürk'ten sonra Çankaya'nın onur konukları arasında öğretmenleri, öğretim üyelerini gördünüz mü? Son yıllarda "Devlet Üstün Hizmet Nişanı" alan bir öğretmen, bir öğretim üyesi, bir bilimadamı hatırlıyor musunuz?..
Eğer ülkeye hizmetse bir anda o kadar çok isim akla geliyor ki, hangisini sayalım? Bu ülkede üniversite demek herhalde sadece Doğramacı olduğu için sadece ona verildi. Oysa Bir Orhan Oğuz da onun gibi iki güzide üniversite kurdu. Bir Mithat Özsan, bir Kemal Kurdaş ve daha niceleri hiç yoktan koca koca üniversite yarattılar. Nice öğretmenler kuş uçmaz, kervan geçmez köylerde şehit oldu, daha eğitim için bir ömür verdi...
Unutulanlar sadece eğitimciler ve bilim adamları mı? Türkiye için nice onurlu mücadele veren savcılar, hakimler, müfettişler, bankacılar, askerler, doktorlar, diplomatlar, mühendisler, memurlar, işçiler de var. Sembolik de olsa, kırk yılda bir de olsa onlara da temsil ettikleri kesimlere moral destek için devlet üstün hizmet nişanı verilemez miydi?..
Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr