Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sizin ve bizim kafa karışıklığımız da elbette önemli ama Milli Eğitim Bakanlığı gibi 20 milyon öğrenci, 30 milyon veli ile 700 bin öğretmenin kaderini etkileyen bir kurumun kafa karışıklığı, her şeyden çok daha önemli.
SBS konusunda Bakanlığın ne yaptığını anlamak gerçekten mümkün değil.
İsterseniz gelin biraz geçmişe yolculuk yapalım:
Bir önceki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türk Eğitim Tarihi’nin en büyük reformlarından biri diye SBS’yi uygulamaya koydu. Daha ilk günden itibaren yoğun eleştiriler almasına rağmen kale gibi arkasında durdu. Hem de Başbakan Erdoğan’ın “Çocuklarımızı kurtarın şu sınav garabetinden“ açıklamalarına rağmen...
Sonra Çelik gitti, Çubukçu geldi. İlk yaptığı icraatlardan birisi de SBS hakkında inceleme başlatmak oldu. Ve altı ayın sonunda gördü ki, bu SBS “garabeti“nden bir an önce kurtulmak gerekiyor. Öyle de yaptı.
SBS’nin gelecek yıldan itibaren kaldırıldığını ilan etti. Ama, daha önce bu sürece katılan öğrenciler, SBS eziyeti çekmeye devam edecekler dedi. Bunun üzerine veliler mahkemeye gittiler. Kimi sınav devam etsin dedi, kimi de kalkmasını istedi. Ve sonunda 7’nci sınıflar için SBS zorunlu olmaktan çıkartıldı.
İşte bu noktadan sonrası çok önemli!
SBS’nin öğrenciler için bir felaket senaryosu olduğuna karar veren ve kaldıran Çubukçu yönetimindeki MEB, Danıştay’a başvurarak bu karara itiraz etti. Danıştay da 7’nci sınıflar için SBS’yi yeniden zorunlu hale getirdi.
Yasal süreç henüz tamamlanmış değil, ama gidişat bu yönde. Yani 7’nci sınıflar için de SBS yapılacak?..

Son sözü Çubukçu söyleyecek
Bakan Çubukçu’nun çocukları ne kadar çok sevdiğini ve onları SBS’den kurtarmak için ne kadar çaba harcadığını yakinen biliyoruz. İşte bu yüzden 7’lere yönelik SBS’nin zorunlu olmaktan çıkartılmasını ve isteğe bağlı olmasını öneriyoruz. İsteyen girer, istemeyen girmez.
Puanlar da isteyenin üç yılık puan ortalaması, isteyenin de sadece 8’inci sınıf puanı dikkate alınır. Hatta bir adım daha öteye gidilerek, bu puanlar içerisinde yüksek olan hangisi ise o geçerli olur. Tıpkı
KPSS’de olduğu gibi!..
Peki böylesi bir uygulama hukuki açıdan bir sorun yaratır mı? Hiç sanmıyoruz. Etik olarak karşı çıkan olur mu? Tercihe bağlı olduğu için ona da bir itiraz beklenemez. Öğrencileri yorar mı? Tam tersine rahatlatır. Girmek istemeyen için dayatma olmaktan çıkar, giren için de kendisi istediği için bir eziyet olmaz.
Bakan Çubukçu umarız bu öneriye sıcak bakar. Çünkü velilerin de, öğrencilerin de isteği bu yönde. egitimajansi.com’da yapılan ankette katılımcıların yüzde 85’i tercihli sisteme evet diyor.

Dershane lobisi
Bu konuda hemen herkes gibi dershaneler de mağdur durumdaydı. Eminim ki karara en çok sevinen onlar oldu. Çünkü üç yıllık SBS’ye göre yatırım yaptılar. Yeni binaların yanı sıra yine öğretmenler aldılar. SBS kaldırılınca da önemli bir kısmı sıkıntı içerisine girdi. Doğru olan, böylesi bir kararın çok daha önce, çok daha net bir şekilde ortaya konulmasıydı.
Şimdi veliler gibi onların da kafası karışık. Yeni sınıf açsınlar mı? Yoksa böyle bir riske hiç girmesinler mi? Çünkü üç gün sonra ne olacağını artık hiç kimse kestiremiyor...
Çubukçu’yu bu konuda tüm tarafların desteklemesi gerekiyor. Hem de sadece eğitim camiası olarak değil, Ak Parti içinde de ciddi anlamda desteğe ihtiyacı var. Çelik ve arkadaşlarının SBS’nin kaldırılmasını hâlâ kabullenmedikleri dile getiriliyor.
Ama nereden bakarsanız bakın, SBS’nin ilk getirilişinden son geri dönüşüne kadar hemen her adımda dershane lobisinin bu işte hiç etkisi yok demek yanıltıcı olur. En azından bıraktığı izlenim bu yönde...

Yargıya bırakılmamalı
Eğitimle ilgili kararların yargıya bırakılması, belki de en son istenecek uygulama olmalı. Yargı önüne gelen dosyalara doğal olarak hukuki açıdan bakacaktır. Oysa eğitim pedagojik bir olaydır. Alınan kararlar bazen ne kadar adil olsa da, yaratacağı yıkım fazla olabilir. Çünkü çoğu zaman muhatapları çocuklardır.
Öğrencilerle konuştuğunuz zaman tüm bu gelişmelere bir anlam veremiyorlar. “Sistem madem yanlıştı neden getirildi, yargıdan dönecekti neden kaldırıldı?” diyorlar. Haklılar.
Özetin özeti: Devlete olan güveni sarsmaya hiç ama hiç kimsenin hakkı yok. Ama yaz-boz kararlar maalesef buna neden oluyor!..